10 Ocak 2013 Perşembe

Duru'yla İlk Yurtdışı Tatili

Tam 'tamam işte hayatımızı düzene soktuk sayılır; Duru'nun beslenmesi yolunda, uykuları düzene girdi' derken Selcan'la kanımız kaynamaya başladı. Bir de üzerine Selcan'ın işe başlaması durumu ortaya çıkınca hemen eski Barış-Selcan'a dönüşüp tatil planlarına başladık. (eveet, Selcan işe başladı -Sergüzeşt haricinde-)

Geçen sene dahil olduğumuz Hapimag üzerinden istediğimiz tarihlere uygun tesisleri araştırırken karşımıza karşı koyamayacağımız şehir çıktı: Paris... 

İlk eksik Duru'ya ilk pasaportunu çıkarmak, benim eskisini de çipliyle değiştirmek. Tahmin edileceği üzere en komik anlarımızı Duru'ya biometrik fotoğraf çektirirken yaşadık. Stüdyonun farklı ortamında şaşkın kuzunun yarı açık ağzını vinç gelse kapatamazdı, biz de denemekten vazgeçtik. Pasaportlar geldi, evrak topla, vizeye başvur derken resmi işlemler de bir kazaya uğramadan son haftaya girdik.

İstanbul hala 16 derecelerde gezinirken Paris hava tahminleri 5-6 derecelerde ve gözümüzü korkutuyordu açıkçası. Duru için sanki bir kayak tatiline gider şekilde hazırlıkları yaptık. Valizler de hazır. Tek problem Duru'nun yemekleri kaldı. Kuzunun alerji durumu devam ettiği için ne yazık ki hala yemek konusunda çok dikkatli olmamız gerekiyor. Zema tatil süresince yetecek kadar yemeğini yaptı ama onları valize böyle koyamayız. Yemekler için vakumlu poşet şartı var. Yolculuktan bir gün önce bir süpermarketin yolunu tuttuk. Hijyen kuralları nedeniyle dışarıdan gelen yiyecekleri vakum makinesine koyamadıklarını söylediler ama Selcan'la en ağlak surat ifadelerimizi takınıp adamları ikna ettik.

Back-up üyeliğimizin en çok (hatta neredeyse tek) kullandığımız hizmeti havalimanı transferleri. Valizin çok olduğunu belirtirseniz size Vito tarzı büyük araçlar da gönderiyorlar. Pusettir, valizdir sıkışmadan rahatça vardık Sabiha Gökçen'e. Uçakta çıldırmasın diye havaalanında yerlere oturma, tüm cafe-restaurantlara girip çıkma, teker teker herkese takılıp selamlaşmalarına karışmadık, o da enerjisini boşalttı. Uçakta 1,5 saat uyuyup, kalan sürede de bizi hiç üzmeden yolculuğu tamamladık.

Paris de sonraki yazının konusu olsun...

(Gerçi bu yazı taslaklarda uzun süredir beklediği için biraz güncelliğini kaybetti. Selcan'ın işe başlaması hepimizin hayatını hızlandırdı. Paris, Selcan'ın işi, yılbaşı, Duru'nun yeni huyları ... bir sürü konu birikti. Ofiste işler de yoğun. Ama olsun bahane değil, kapatırız arayı.)    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder