23 Mayıs 2013 Perşembe

Büyük Ayı, Küçük Ayı



Son günlerde bu seri kalan bütün kitapların pabucunu dama attı. Sanırım biz biraz geç bile öğrenmiş sayılırız, 2 yaş civarında çocukların yıllardır favorisiymiş bu ikili... İşin komik tarafı Bir Dolap Kitap'ın bahsettiğine göre kitapları kronolojik olarak oldukça garip bir sırada almışız. Hatta Türkçe basılan ilk kitap (Uyuyamıyor musun Küçük Ayı?) bizde henüz yok. Olsun, zaten her kitap aynı efsanevi cümlelerle başlıyor ve birbirinden bağımsız...


Bir zamanlar iki ayı varmış:
Büyük Ayı ve Küçük Ayı.
Büyüğü Büyük Ayı'ymış, küçüğü işe Küçük Ayı.


Duru bayılıyor kitaplara. Kucağımda uyumaya hazırlanırken koşup birini getiriyor. Tam 'dalıyor' diye düşünürken kayadan kayaya hoplayan Küçük Ayı'yı canlandırmak için kucağımdan atlayıp koltuk üzerinde zıplamaya başlıyor, bir sonraki sayfa için eski pozisyonunu alıp kitabı üçüncü okuyuşumuzda uykuya dalıyor.

Henüz Duru'nun dünyasında ayı bir hakaret öğesi olmadığı için bu ayılara isim bile buldu. Küçük Ayı Duru, Büyük Ayı baba...



14 Mayıs 2013 Salı

Duru’nun Sözcükleri



Yapmayalım etmeyelim desek de bazen başka çocuklarla kıyaslarken buluveriyoruz kendimizi. Ben genellikle “nasılsa yürüyecek 1 ay önce 1 ay geç ne fark eder, emziği bırakmayan çocuk mu var, kucağa alışırsa alışır üzmeye değmez kuzumu” diye işe daha rahat bakan taraf gibi görünsem de hep bu sorunları ilk kafasına takan oluyorum nedense. Konuşma konusunda da gayet rahattım ama 2 hafta önce mahallede yaşıtı arkadaşlarından birinin konuştuğu kelimeleri duyunca Selcan da ben de bir miktar telaşa kapıldık. Anlama konusunda hiç problemimiz yok, anlaması gereken-gerekmeyen her şeyi anlıyor. Ama işte doyumsuz anne babaya yetmiyor...

Genelde ıghh ıghhh’larıyla derdini anlatmaya alışan kuzu “anne-baba-teyze” ile hızla giriş yaptığı kelimeler dünyasında birden frene basmıştı. Hatta daha önce yazdığım gibi annesinin işe girdiği dönemde baba ve teyze de kayboldu ve biz sadece “anne” ile adını 100 farklı tonda söyleyebildiği “Pepee” ile yetinmek zorunda kaldık. “Baba” geri döndü ama “teyze” hala yok.

Yürüme konusunda da tam aynı telaşa kapılmışken Duru vitesi hızlı büyütmüştü. 2 hafta içinde sözcüklerde de benzer bir ivme yakaladı. Tabi ki bizi biraz telaşlandırıp harekete geçmek daha keyifli olsa gerek... Şimdilik –bizim yakalayabildiğimiz- aklıma gelen kelimeler şunlar:

anne/anni
babaaaaa (bu arada şantiyenin önünden geçerken bayılarak izlediği kulevinçler için de hep ‘babanın vinçleri’ dendiği için gördüğümüz tüm kulevinçlerin de ismi baba)
Hayat (anneanne)
Dede
Pa-ta-tes
Onû/bûnû  (hangisini istiyorsun sorusuna cevap olarak)
Parka (hem park, hem parka anlamında-nereye gitmek istiyorsun sorusunun yanıtı)
Tfuu (su)
Kaka (kaşık)
Tâmâm
Kedi
Hovhov (biraz genizden, daha çok uzaktan havlayan bir köpeğin sesi gibi)
Tik-tak
Am-ma (emzik)
Mama (bunu yemek getiren motorlara da söylüyor)
At-ti (birden çok anlamı var: çöp atmak, top atmak, top)