23 Temmuz 2013 Salı

Yeniden Düzeni Sağlamak


Kurallar koyuyorsunuz ( ya da koymayı planlıyorsunuz), kuralları bozuyorsunuz, yeniden eski düzene dönmeye çalışıyorsunuz...

Emziği kısıtlıyoruz... Sonra ya bir hastalık döneminde, ya da evdeki bir düzen değişikliği gibi sıkıntılı günlerde huzursuz olduğu için 'her şey üst üste gelmesin, emzik istiyorsa verelim' diyoruz ve bir de bakmışız işin ucu kaçmış sürekli "am-ma, am-ma" diye gezen biri dolanıyor evde.

2 yaşına kadar TV yasak diyorduk. Önce 5 ay öne çektik sınırı. Sonra günde max. yarım saat olan sınır aşıldıkça aşılmaya başlandı. Yine yarım saat civarında tutuyoruz ama büyük isyanlarla da boğuşmak zorunda kalıyoruz haliyle. Benden tavsiye; TV konusunda 2 yaş sınırına uymayı planlıyorsanız düğmeyi açmadan çocuğun 2 yaş sendromunu takip edin. Eğer isyan baş göstermişse TV'yi biraz daha bekletin. 2 yaş sendromunun hırçınlığıyla TV saatlerini sınırlamak gerçekten güç bir durum. 2.5-3 yaşına kadar yolu var. Tabi bu tamamen kişisel fikrim...



Kurallar sadece çocuk için değil ki... Biz kendimize koyduğumuz kurala da uyamadık. Daha hamilelik döneminde "az ve öz oyuncak" bizim için çok kritik bir mevzuydu. Evi oyuncak çöplüğü yapmamaya niyetliydik. Ama olmadı. Kendi çocukluğumuza yenildik. Duru'nun başkalarında görüp de beğendiği, ya da bizim hoşumuza giden ne varsa bekletmeden aldık getirdik eve. Bir günde ilgisinin geçtiği oyuncaklardan bile ders alamadık bir türlü.

Tatilden yeni döndük, kendimi dinlenmiş hissediyorum. Yoğun, tatilsiz, yorgun günleri geride bıraktığımıza göre yeniden kızıma konsantre olma zamanı geldi. Park, TV koltuğundan daha çekici hep çocuklar için, yol üzerindeki ağaçlardan topladığımız meyveler emziği unutturmada birebir. Evdeki fazla oyuncakların değerini bizden fazla bilecek bir çok adres var. Yeniden düzeni sağlama vakti... (bir sonraki bozuluşa kadar)

8 Temmuz 2013 Pazartesi

80 Kuşağının Çocuğu Olmak


Aslında hep apolitik olmakla eleştirilen kuşak bizlerdik ve ne yazık ki bu eleştirileri sonuna kadar da hakettik. Şu an Gezi Parkı’yla 68’liler dahil (ki bu bir mucize) herkesin saygısını kazanan kuşak 90 kuşağıdır ya da en azından seksenlerin ikinci yarısında doğanlardır. Bizler de sokaklara attık kendimizi ama bu kendimizi savunmaya yetmez.

Son beş yılda (öncesi de vardır ama ben şu meşhur ‘ustalık dönemi’nden söz ediyorum) her gün uzaklaştık özgürlükten, adaletten, komşularla sıfır sorundan, gelir eşitliğinden, bağımsız gazetecilikten ve daha bir çok şeyden. Her geçen günün vebali –kişisel fikrim- bizim üzerimizedir. Satılan limanların, her gün artan AVM’lerin, Haydarpaşa Garı’nın, tecavüze uğrayan çocukların, dövülen-öldürülen kadınların acısını en çok hissetmesi gereken kuşak yine bizleriz. ‘Tüm bunlar birikti ve Gezi Parkı bardağı taşıran damla oldu’ düşüncesi doğrudur ama tek başına sebep değildir bence. Bunun yanında 90 kuşağı tepki verecek yaşa gelmiştir ve üzerine düşeni yapmıştır.   

Geçerli bir bahanemiz yok değil. Darbelerle, işkencelerle, çatışmalarla kırılmış bir kuşağın çocuklarıyız biz. Bu nedenle çok sarıp sarmalandık. Gönüllerinden geçen  Devrim, Deniz, Nazım isimlerinden vazgeçtiler önce. Akşam sofralarında bile politika kısık sesle konuşuldu, “bunlardan okulda en yakın arkadaşına bile bahsetme” diye tembihlendi hep. Bazı kitapları evden çıkaramazdık, ‘okuyacaksan evde oku’ denirdi...

Hala bir şansımız var hatamızı telafi etmek için. Üç-dört yıl önce hemen hergün evlilik davetleri gelirken yaşıtlarımızdan, şimdi tıpkı bizim gibi anne-baba olma haberleri yağıyor son dönemde. Eğer ki apolitikliğimizin gerekçesinin korkak yetiştirilmemiz olduğu fikrine katılıyorsanız, bunu değiştirmek için korkusuz bir kuşak yetiştirmemiz gerektiğinin farkında olmalısınız. İşe ‘Herkes Özgür Doğar’ kitabını çocuğumuzun kütüphanesine eklemekle başlayabiliriz.


Okuyan, oluşturulmaya çalışan korku imporatorluğunu takmayan, haklarından haberdar olan ve onlardan vazgeçmeyen, sivil itaatsizliğin gücünü bilen, tepki vermekten korkmayan, yalanla-doğruyu iyi ayıran, tüketim toplumunun bir üyesi olmak istemeyen (bu konuda hala çok zayıfız) çocuklar yetiştirerek affettirebiliriz/affedebiliriz kendimizi.

Not: 80 kuşağından kastım 80’li yıllarda doğanlar. 68 kuşağının 1945-55 arası doğumlulardan oluşması şeklinde kullanmadım...