5 Eylül 2012 Çarşamba

Keep walking!


Bebeklerin mizaçları daha doğumdan sonra kendini göstermeye başlıyor bence. Karakterinin sinyallerini ilk günden veriyor. Hep hareketli bir çocuktu Duru. Sessiz ve sakin uzun süre durduğunu veya 45 dakikadan fazla gün içinde uyuduğunu bilmem hiç. Geçen gün 2 aylık bebeği olan bir arkadaşımla yemeğe çıktık minik kuzusu 2 saat boyunca mık etmeden uyudu pusette yanımızda. Ben kız için panik olmuştum nasıl olucak, rahat edecek mi diye, yersizmiş anladım:)

Ben seviyorum Duru’nun durmak bilmeyen halini ve enerjisini! “Durmayan Duru” ismi dost meclisinde.  Hal böyle olunca ne zaman yürümeye başlayacağı merak konusuydu bizim için. Yaşını karşılar mı acaba derken doğum gününün hemen ertesinde 20 Ağustos’ta bayram sebebiyle çıktığımız Bodrum tatilinde elleri bıraktık bırakış o bırakış! Her başarılı yürüme performansı sonrası kendini alkışlıyordu bol bol. Düşüp kalkmalarımız, mini mini kazalarımız olsa da nispeten kolay atlattık bu süreci. Şu anda kumanda kendisinde.  Dilediği yere bize ihtiyaç duymadan istediği anda gidiyor ki yok Duru’dan mutlusu artık!

Geçtiğimiz 1 sene bana önyargılarımdan arınmayı öğretti. Emeklemesi geç oldu yürümesi de gecikir diye düşünürken hızlı bir atakla şaşırttı bizi kuzum. Yürümeyen, konuşmayan, emzik bırakmayan çocuk yok zamanı gelince hepsi oluyor kimi daha önce kimi daha sonra. O yüzden kafaya takmamak, önyargılı olmamak lazım. Bu konuda eğitti beni kuzum.

Sen, 20 Ağustos’ta yürümeye başladın.

Biz, hayatımız boyunca hep senin yanında yürüyeceğiz.

3 Eylül 2012 Pazartesi

Allerjik Aile


Ben Romanya’da çalışıyorum 5 sene kadar önce. Selcan skype’ta konuşurken “benim dudağım şişiyor sanırım” yazmıştı birden. Ece ve Barış’ın anlattığı kadarıyla o akşam hastaneye gittiklerinde Hitch’teki Will Smith’in yüzü gibi şişmiş Selcan’ın yüzü. Ben de 25 yaşına kadar allerji nedir pek bilmezdim. İstanbul’da bir bahar günü havada uçan tozları hayran hayran izlerken onların benim için yaptıkları hain planlardan haberim yoktu. O gün bu gündür herkesin en sevdiği kapkara yağmurlu günlerden sonra gelen eşsiz bahar günleri benim için kabus olmuştur.

Konuştuğumuz doktorlarda bebeklerde allerjiyi genetik olarak tanımlıyordu. Yani bizim gibi bir çiftten allerjik olmayan bir bebek dünyaya gelmesi biraz zordu. Duru yaklaşık 3 aylık olmuş, kolik atakları kaybolmaya yüz tutmuş ve nispeten rahatlamıştık. Sonra vücudunda giderek yayılan kızarıklıklar ve döküntüler farketmeye başladık. Öncelikle bir kan testi yapıldı. İlk bakılan şey süt allerjisiydi ama testte çıkmadı. Ama işin kötü tarafı testte çıkmaması süt allerjisi ihtimalini tamamen kaldırmıyordu masadan. Konulan teşhis “Atopik Dermatit”. Daha çok bebeklerde görülen bir çeşit egzama. Vücudun sürekli nemlendirilmesi gerektiği, banyo sayılarını azaltmamızın faydası olacağı gibi uyarılar geldi. 

Döküntüler kontrol altına alınmıştı ama tamamen de geçmiyordu. 6. ayı doldurduktan sonra Aptamile başlattı bize doktorumuz. İşte o zaman döküntüler neredeyse yara haline geldi. Doktorumuz 3-4 gün kadar çok yüzeysel olarak kortizonlu krem kullanacağız, merak etmeyin 5 güne kadar kana karışmaz dedi. Kullanmazsak ve allerjisi ilerlerse ileride astıma çevirebilceğini söyledi. Çok gönülsüz ve moralimiz bozuk olarak kullandık kremi 3 gün ve neyse ki toparlandı. Ama biz artık daha fazla önlem almamız gerektiğine karar verdik ve bebeklerde allerji ve beslenme uzmanı bir profesörün kapısını çaldık. Doktor o dönemde sıklıkla karşılaştığımız kabızlığı da diğer belirtilerin yanına koydu ve Duru için “çoklu besin allerjisi” tanısı koydu. Elimize uzun bir liste verdi:

   
  1.    Duru’nun maması allerjik bebekler için özel üretilen Neocate ile değiştirildi. Geri kalanlar Selcan’ın yasaklı listesi
  2.    Her tür süt ürünü
  3.    Çiğ domates
  4.    Yumurta beyazı
  5.    Fındık – fıstık
  6.    Susam, tahin (Süt arttırıcı olarak Selcan’a hergün susamlı krokan, tahin-pekmez yediriyorduk)
  7.    Turunçgiller
  8.    Çilek – böğürtlen gibi meyveler ve bunların reçelleri (o zaman kullandığımız süt arttırıcı hamile çayı ve Duru’nun kabızlığı için kullandığımız Biogaia damla böğürtlen aromalı olduğu için yasaklandı) 


Duru ile ilgili en büyük problem Aptamil gibi tadına bayıldığı bir mamayı bırakıp, bebeklerin çoğunun nefret ettiği Neocate’e geçmek oldu. İlk olarak içine biraz pekmez karıştırdık ama banamısın demedi, vinç gelse ağzını açamayacak haldeydik. Sonra Starbucks’tan vanilya şurubu aldık ve mama kabusu sona erdi.

Asıl eziyet annesineydi. Diğer öğünler hadi neyse, kahvaltılarda sevdiği herşeyden vazgeçmek zorunda kaldı aylarca. 9-10 ay gibi bir gün keçi peyniri, bir gün domates gibi ufak denemelerle normale dönmeye başladı. Hala %100 sınırsız davranamıyor. İnek sütüne hiç başlamadı mesela. Duru’ya da henüz ne inek ne keçi sütü ürünleri veremiyoruz. Bu günlerde yumurta beyazına ve birkaç hafta içinde balık etine başlayacağız.

Diğer blogcu annelerin yazılarındaki “şu yoğurt makinesi çok güzel”; “ben kendi yoğurdumu kendim yapıyorum” gibi yazıları şimdilik imrenerek okuyoruz. Annesinin içinde ceviz kırıntıları olan bir dilim ekmek yediği bir gün Duru’nun tüm vücudunda yarım saatte çıkan döküntüleri hatırlayıp bu halimize de şükrediyoruz.

2 Eylül 2012 Pazar

Sokakta Oyun Oynayacaklar Elime Mum Diksin


Duru her akşamüzeri ‘mahalle arkadaşları’yla buluşuyor. Her gün aynı saatlerde bakıcıları ya da anneleri-anneanneleriyle bir grup bebek ağaçların altında toplanıyor, yerlere örtüler seriliyor ve hepsinin oyuncakları ortaya bırakılıyor. Evde hiç ilgilenilmeyen bir oyuncak başka bir bebeğin elinde altın değerine geliyor, biberonlar birbirinin elinden çekiştiriliyor, işten gelen anne-babayla diğer arkadaşlara hava atılıyor… Birlikte büyüyen minik bir çete onlar. Keşke hiç dağılmasalar, hatta daha da artsa sayıları. Günü geldiğinde bisikletlerinden sökülen her yardımcı teker için bütün komşular onları alkışlasak.

Bunların haricinde en büyük hayalim onlara oyunlar öğretmek işte benim. O yüzden oturdum eski oyunlarımızın kurallarını hatırlamak için google başına. Okudukça sizde eğlenirsiniz sanırım. Bakalım bizimkilerin kafalarını i-pad’lerinden kaldırmayı başarabilecekmiyiz…
  
7 KİREMİT
Sayısı katılımcılarla belirlenen 2 gruptan 1. yaklaşık 5'er cm’lik 7 tane kiremit parçasını küçük bir daire içinde üstüste dizmesiyle oyunun ilk aşaması tamamlanır. 2. grup ise bu çember icinde üstüste dizilmiş olan 7 kiremit parçasına belirli bir uzaklıkta bulunan çizgi arkasından bir top ile vurmaya çalışırlar. 2. grup elemanları eğer kiremitleri düzenini bozmayı yani üstüste duran kiremitleri çember dışına taşırmadan düşürmeyi başarırlarsa hemen dağılırlar çünkü 1. grup elemanları topu tutan ilk adamla, 2. grup elemanlarını topla şişlemeye calışırlar. 1. grup elemanları da dağılan 2. grup elemanlarına yakın olurlar ve birbirlerinden mümkün olduğunca ayrık dururlar ki topla paslaşabilirler ve ayrık duran 2. grup elemanlarını gafil avlayabilirler. Ortam bu durumda tam bir kaostur. 2. gruptan şişlenen adam elenir ve yeni oyun için bekler. Kiremitlerden uzaklaşan 1. grup elemanlarının bu pozisyonunu şans bilen 2. grup elemanları hemen kiremitleri oyun başındaki gibi üstüste dizmeye calışırlar. Eğer 2. grup elemanları kiremitleri dizerlerse onlar kazanır ya da 1. grup elemanları top ile bütün 2. gruptakileri vururlarsa 1. grup kazanır bu kez yer değişirler.
KÖŞE KAPMACA
Genellikle sokakta oynanır. Çünkü sokaklar, oyuncuların kendilerine köşe olarak tutmaları gereken bina kapıları, iki ağaç ya da pencere arası gibi yerler açısından daha zengindir. Köşe Kapmaca az sayıda kişiyle oynanır. Ebe diğer oyunculara göre ortada bir yerde durur. Oyuncular ebeye yakalanmadan, birbirleriyle köşeleri sürekli değiştirmeye çalışırlar. Bu değiştirme sırasında ebeye yakalanan oyuncu köşesini kaybeder ve kendisi ebe olur. Oyuncular, sözde yer değiştiriyormuş gibi hareket edip ebeyi yanıltabilir. 
YAKARTOP:
İki grup seçilir ve bir grup ortaya diğer grubun oyuncuları ortadaki oyuncuların arkasına ve önüne geçer.Diğer grup ortadaki grubu topla vurmaya çalışır.Eğer ortadaki oyuncu topu havada tutarsa 1 can kazanır. Eğer bir kişi kalırsa o kişi 12 kez top atıldığı halde vurulmazsa oyun yeniden başlar.Ortadaki gruptaki oyunculardan hepsi vurulursa sıra diğer gruba geçer.   
İSTOP:
Bir ebe seçilir ve bir oyuncu topu diker ve ebe topu almaya çalışır. Aldığı an "İstop" der. Sonra bir renk söyler ve diğer oyuncular o söylediği rengi bulup deymeye çalışır. Ebe de onları topla vurmaya çalışır.Eğer biri vurulursa o kişi topu alır ve topu dikerek bir oyuncunun ismini söyler. O oyuncu koşarak topu alır ve "İstop" der.Oyun böylece sürer.
KALE BASMACA:
Bu oyunda iki kale seçiliyor ve iki grup oluyor. Her iki gruptaki oyuncular kendi grubuna ait kalesine gider. Her grubun oyuncuları rakibin kalesini basmalıdır. Kalesinden çıkan kişi rakibinin oyuncusundan birinden sonra çıktıysa onu yakalayabilir. Eğer ondan önce çıkmışsa ona yakalanmamaya çalışır. Eğer yakalanırsa o oyuncu esir alınır ve yakalanan kişi rakibinin kalesinin önünde elini öne doğru uzatıp avuç içini gökyüzüne doğru açık gösterir. Eğer grup arkadaşlarından biri eline değerse kurtulur ve oradan kaçıp kendi kalesine doğru gidebilir veya bir kurnazlık yapıp, kurtulduğu an hemen kaleyi basar.
YAĞ SATARIM:
Bir ebe seçilir ve diğer oyuncular çember oluşturur. Ebe bir mendil alır ve o mendili, çember oluşturan oyunculardan birinin arkasına koyar. O arkasında mendil olan oyuncu mendili eline alıp ebeyi yakalamaya çalışır. Ebe de arkasına mendil koyduğu oyuncunun yerine geçmeye çalışır.
MENDİL KAPMACA:
Ortada mendili tutacak biri seçilir. Sonra çocuklar aldım verdim ben seni yendim oyunuyla iki gruba ayrılırlar. Çizgilerden çıkış yapan çocuklar arasında mendili yakalayamayan, medili yakalayanı ebelemeye çalışır. Mendili yakalayan oyuncu kendi grubunun yanına doğru koşar. Eğer yakalanırsa 1-0 mendili yakalayanı ebeleyen kişinin grubu yener. Eğer oyuncuyu yakalayamazsa 1-0 mendili yakalayan yener.
BEZİRGANBAŞI:
Bezirganbaşı tekerlemesi ile ebe seçilir. Oyuncular seçilen 2 ebe'nin kolları altından tekerleme eşliğinde geçerler. Başta verilen isimleri bilemeyenler ebelerin arkalarına geçerler ve 2 farklı takım oluşturulur. Ardından ortaya bir çizgi çizilir ve 2 takım çizinin gerisine ip ile kim düşecek çekişmesi yapar.
YATTI KALKTI:
En az 6 kişi ile oynanan bu oyunda 1 cezacı vardır. Çocukların hepsi birer birer bir meyva ismi alırlar ve bunu birbirlerine söylerler. Dairede bağdaş kuran çocuklar diğer meyva isimli arkadaşının ismini söylerken yatıp kalkarlar bu şekilde hızlı olarak gelişen oyun ismi şaşıranın yanağının cezacı tarafından boyayla boyanması duraklar, sonunda en az boyanmış oyunu kazanır.
KÖREBE
Bir ebe seçilir ve bu ebenin gözleri bağlanıp, eline el yordamı verilir. El yordamıyla diğer oyunculara deyip deydiği oyuncuyu ebe yapmaktır. Yalnız oyuncular ben buradayım, ben şuradayım gibi sözler söylesin ki ebe onu gözleri kapalıyken kolayca bulsun.