16 Kasım 2013 Cumartesi

Hayalden Bir Hediye

Geçen seneki doğumgününden bir gün önce kara kara düşünürken dar olan zamanımı hayallere dalıp iyice kısaltmıştım. “Keşke” demiştim sürekli, ama bir gün kalmıştı ve ben yeniden o ışıklı yolları yürüyüp, x-ray cihazının yanında dikilip gelen herkese “hoşgeldiniz” diyen güvenlik görevlisine teşekkür eden insan olarak kapıdan girip aynı mağazaların önünde on tur attıktan sonra eskisi gibi paketlenmesini beklemememiz için artık markaların hazırlarını çıkardığı hediye paketlerinden biriyle, “güle güle” demeyen güvenliklere “iyi akşamlar” diyen tek uzaylı olarak ofise dönmüştüm. O gün ofise dönünce keşkemin benim için en yapılabilir kısmı olan senaryo için bilgisayarda bir dosya açıp, dosyanın ismini “Proje 17 Kasım” koymuştum. Aylarca sadece ismi olan boş bir dosya.






PROJE 17 KASIM





SAHNE 1 –KONUKEVİ MUTFAK – GÜNDÜZ
Genç adam üzerinde takım elbise pantolonu, beyaz gömlek ve kravatla kapıdan girer. Saçları biryantinle geriye yatırılmış, özenle traş olmuştur. Ortalıkta tabak, bardak ya da burada herhangi birinin yaşadığını gösteren herhangi bir yiyecek görünmemektedir. Dolap ve tezgah haricindeki tek nesne duvardaki saat ve altında asılı takvimdir. Tezgahın üzerinden kahve dolu fincanı alıp tezgahın ardına dolanır. Takvimin üzerindeki kareyi 17 Kasım Perşembe gününe kaydırır. Sandalyenin üzerinde asılı ceketi giyip mutfak kapısının karşısında duran ana kapıya yürüyerek evden çıkar. Duvardaki saat 07:30’u göstermektedir.

SAHNE 2 –KONUKEVİ HOL – GÜNDÜZ
Saat 08:15’i gösterirken kapı aralanır, genç adam içeri girer. Koridorun en sonundaki odaya girer; jean, t-hirt, tümü havaya dikilmiş kuru saçlarla odadan çıkar. Sabahki adamın o olduğuna inanmak zordur.Koridor boyunca hızlı adımlarla yürüyüp salona girer.
SAHNE 3 – KONUKEVİ SALON – GÜNDÜZ
Renksiz, ve ruhsuz görünümlü küçük bir mekan. Yerler marley kaplı, halısız ve yer yer aralarından zifti çıkmış. Evkur dükkanından alınmışa benzer eski bir koltuk takımı ve beyaz plastikten bir masayla iki sandalyesi haricinde hiç mobilya yok. Eski soluk yaprak desenli kalın perdeler sonuna kadar açık. Genç adam masanın üzerindeki laptopun önüne oturur, elindeki fotoğraf makinesini bir kabloyla bilgisayara bağlar. Sandalyenin altındaki çantasından küçük bir fotoğraf yazıcısı çıkarır ve onuda bilgisayara bağlar. Ekranda otuzlu yaşlarında kestane renkli dalgalı saçlı bir kadının fotoğrafı çıkar. Beyaz montlu, beyaz bereli, çekik gözlü bir kız çocuğunun uzattığı bir fotoğrafı almak üzeredir. Gamzeleri çıkmış, hem çocuğa karşı bir içten bir sevgisi, hemde uzattığı resme karşı merakı yüzünün mimiklerine vurmaktadır. Cep telefonu sesi duyulur.
GENÇ ADAM: N’aber dostum? Var mı arayan soran
TELEFONDAKİ ADAM: İyidir, haberler sende. Nasıl gidiyor büyük günün hazırlıkları?
GENÇ ADAM: Fotoğrafı çektim. Duru yine süperdi. Şimdi basıyorum fotoğrafı, albüme yapıştırınca basılı kısım bitiyor. Sonra iş önce Fatma’ya kalıyor, sonra benim heyecanımı yenmeme.
TELEFONDAKİ ADAM: Bol şans.  

SAHNE 4 – CAFE BUGÜN – GÜNDÜZ
Genç adam cafenin sakin bir köşesinde tek başına oturmaktadır, ama gözü kapıdadır. Açılan kapıdan yeni müşterinin geldiğini haber veren zilin sesi çınlar. İçeriye fotoğrafta gördüğümüz genç kadın ve onun aynı yaşlardaki bir arkadaşı girer. Genç kadın arkadaşıyle bir süre göz göze gelir, bir şey konuşmadan arkadaşı adama başıyla selam vererek kapıdan geri çıkar. Genç kadın tedirgin ve ağır adımlarla masaya yaklaşır. B. ayağa kalkar.  
GENÇ ADAM: Hoşgeldin S. B. ben.
S. hiç konuşmadan adamın karşısına oturur.
GENÇ ADAM: Öncelikle Fatma’yı kullandığım için çok özür dilerim senden. Biliyorum bir erkeğin bu yaşta bir kadını bir yere davet etmek için başka birini kullanması kadar saçma görünen bir şey olamaz ama beni dinlememe riskini göze alamazdım. Nedenin hikayemi dinlemeye başlayınca anlayacağını umuyorum. Şimdilik şöyle açıklayayım: bugün senin doğumgünün olduğunu biliyorum ve bunu sadece tanımadığın bir insandan bir hediye almak gibi düşün. Aslında işin gerçeği de bu... En baştan başlayayım. Garip gelecek ama aslında İstanbul’da yaşıyorum ben, ama yaklaşık 2 senedir iş için her Çarşamba akşamı İzmir’e gelip Perşembe akşamı dönüyorum. Geçen sene doğumgünün Çarşamba gününe denk geliyordu ve arkadaşlarınla beraber Baryum’da doğumgününü kutluyordun. ben de yeni gelmiştim İstanbul’dan. Gözüm sizin masada takılı kaldı istemsiz. Sürekli seni izliyordum, öyle güzel ve sade görünüyordun ki...

S. sandalyesinde huzursuz kıpırdanır ve etrafa bakar.

B.:Özür dilerim, biliyorum böyle şeyler söylememem gerekiyor bu konuşma esnasında ama durumu başka türlü açıklayamazdım. Neyse sana doğru bakarken Fatma’yla gözgöze geldik. İnanılmaz tesadüf değil mi sizin masadan birinin liseden arkadaşım çıkması. Dünya küçük derler ya. O hafta İstanbul’da Fatma’yı arayıp bizi bir şekilde tanıştırmasını istemeyi düşündüm. Hatta sonra aklıma, böyle bir buluşma olursa sana gecikmiş de olsa bir doğumgünü hediyesi verebileceğim geldi. Sonra daha Fatma’yı bile aramadan sana ne hediye edebilirim diye düşünmeye başladım. Günlerce düşündüm. Yanıtını bulmadan Fatma’yı aramak istemedim bir türlü. Sonra aklıma böyle bir hediye geldi.

B. elinin altındaki defteri S.’nin önüne doğru iter.
B.: Tekrar İzmir’e gelmeme bir iki gün kalmıştı ama ben aklıma gelen fikri bir türlü zihnimden kovamıyordum. Uzun, zor, hatta büyük ihtimalle yarı yolda bıkacağım bir plandı. İşin saçma tarafı seninle tanışma isteğimi bir yıl ertelemem gerekiyordu. Ama yaptım işte. Bugün buradayım. Bir yıllık projemin sonuna geldim. Hatta işin en zor kısmı da şimdilik kazasız gidiyor. beni hiç tanımadığın ve son on dakikadır konuya bir türlü girememiş olmama rağmen hala karşımda oturuyorsun.
Genç kadın utangaç gülümser.
S.: Bence gayet iyi gidiyorsun. Üzerimdeki ilk tedirginliği attım merak etme, pek sapığa benzemiyorsun.
B.: (Gülerek) Teşekkür ederim, bunu bilmek çok rahatlattı. Aslında ben sana kendi halinde küçük küçük hediyeler verdim bir yıl içinde. Bu defter bu hediyeleri anlatıyor. Hazırsan başlayayım.
S.: Offf, sanırım senin heyecanın şimdi bana geçti. Evet, hazırım.

B. su yeşili kadife kaplı defterin üzerinde elini usulca, heyecanla ve birazda buruklukla gezdirir. Defteri S.’e doğru çevirir ve kapağı kaldırır. Resimden önce S.’nin şok halindeki yüzü görünür. Renkli fotoğrafta S. bir bar tezgahının önünde yırtık hediye paketinin içinden çıkan küçük bir kar küresine mutlulukla bakmaktadır.

SAHNE 5 – BAR BİR YIL ÖNCE – GÜNDÜZ
Fotoğraftaki barda, fotoğrafın çekildiği gün. Bar bomboştur ve tezgahın ardında bile kimse yoktur. S. sabırsız sağa sola bakınır.
                        S.: Kimse yok mu?
Ters taraftan simsiyah giyimli, uzun saç ve sakallı biri onu duymamış gibi önünden geçip tezgahın sonundaki boşluktan barın arkasına geçer.
BARMEN: Hediye paketi için mi geldiniz?
S.: Evet, ofisten beni arayan siz miydiniz?
BARMEN: Ben değildim ama buraya bıraktılar. Temizlik yaparken bulmuş arkadaşlar. Buyurun.
Fotoğrafın çekildiği açıdan S.’yi paketi açarken görürüz. Karşısında duran asık suratlı barmenin varlığını bir an unutup hediyeyi hayran hayran izlerken dijital kamerada görüntü sessizce donar. S. barmenle gözgöze gelince başıyla hafif bir selam verip hızla oradan ayrılır.
SAHNE 6 – CAFE BUGÜN - GÜNDÜZ
B.:Sekiz gün gecikmeli kimin aldığını bir türlü öğrenemediğin bir doğumgünü hediyesi ulaştı eline. 25 Kasım Perşembe günü.
S. elini B.’nin koluna koyup sözünü keser.
S.: Bu benim beklediğimden daha heyecanlı olacak sanırım B. Bir bira içeceğim sen de ister misin?
B.: İşte bu mükemmel olur.(Barmenle gözgöze gelip parmaklarıyla ikiyi gösterir)
SAHNE 7 – CAFE BUGÜN - GÜNDÜZ
Masaya biralar bırakılır. S. bardağını B.’ye doğru uzatır.
                        S.: Kar küresi için teşekkür ederim.
B. gülümseyerek ve başını sallayarak teşekküre karşılık verir. Başıyla defteri işaret eder. S.de yine konuşmadan onaylar. B. S.’nin önündeki sayfayı çevirir.
SAHNE 8 – METRO GEÇMİŞ – GECE
Kapılar açılır ve S. girdiği kapının çarşısındaki kapalı kapının önünde durup yüzünü trenin içine doğru döner. Topuklu ayakkabılarına şikayet eder gibi bakar. Yanında ceketinin kapişonun giymiş yüzü zor seçilecek şekilde B. durur. Hafif köşeye doğru onlarla hemen hemen yaşıt, koyu renk takım elbise ve kravatlı, kulağında kulaklıklarıyla müzik dinleyen düzgün traşlı bir adam onları görebilecek şekilde durur. Kapüşonlu adamın elindeki telefonun ekranı görünür. “Pixies – Where is my Mind” yazmaktadır. Ses sonuna kadar açılır. S.’nin yüzüne  şarkıyı duyunca büyük bir gülümseme yayılır. Takım elbiseli genç adamın ekranında S.’nin görüntüsü çıkar ve gülümseme ekranda kalır.

SAHNE 9 – CAFE BUGÜN -GÜNDÜZ
B.: Doğumgünü akşamında adamlara 3 defa çaldırdığın şarkıyla işten yorgun çıktığın bir akşamı biraz neşelendirmek sana 2. hediyemdi. Bu fotoğraf da 02 Aralık Perşembe günü çekildi.
Yakın plan defterin sayfası çevrilir. Bembeyaz fotoğrafın sadece kırmızı kabanı içinde coşkuyla kahkaha atan S.’yi alan kısmı görünmektedir.
B.: Yılın ilk yağan karıyla ofisinin önündeki arabanın üzerinde havuçlu, süpürgeli, atkılı hatta kömürlü bir kardan adam seni bekliyordu. Bu 9 Aralık Perşembe. Bir sonraki hediyenin hazırlıkları beklediğimden baya uzun sürdü.          
SAHNE 10 – KEMERALTI GEÇMİŞ – GÜNDÜZ
B. Kemeraltı pasajlarında, Kızlarağası Hanı’nın çevresinde, subörekçilerin arasında gezinerek dükkanlara girer çıkar ve birşeyler sorar. Her girip çıktığı dükkan sonrası yüzü daha çok asılır.
SAHNE 11 – KONAK MEYDANI GEÇMİŞ – GECE
Sokak lambasının altında bir çocuğa ayakkabılarını boyatmaktadır. Arka planda saat kulesi görünmektedir.Soğuk iyice bastırmış, meydan sakinleşmiştir. B. kabanının yakalarını kaldırır.
AYAKKABI BOYACISI: Ağabey, üşüdüysen sıcak bir şey söyleyeyim mi? Çay, ıhlamur, sahlep ne istersen iki dakikaya getiririm.
B.: Sahlebi nereden bulacaksın, sabahtan beri seyyar sahleb arabası arıyorum, bir tane kalmamış şehirde.
SAHNE 12 – BELEDİYE OTOBÜSÜ GEÇMİŞ - GECE
B. ve ayakkabı boyacısı çocuk koltukta yanyana oturur yanından geçtikleri tren garını izlerler.
SAHNE 13 – GECEKONDU BAHÇESİ GEÇMİŞ – GECE
Orta yaşların üzerinde kırlaşmış saçı sakalı birbirine karışmış, hırpani görünümlü bir adam kırık dökük bir bahçe kapısının arkasından eskimiş seyyar bir araba getirir.
SAHNE 14 – OFİSİN ÖNÜ GEÇMİŞ – GÜNDÜZ
Aynı adam tertemiz traş olmuş, yeni giysiler giymiş, önündeki seyyar araba da yeni alınmış gibi temizlenmiştir. Arabanın yanında S. ve arkadaşları ellerinde beyaz fincanla keyifli sahlep içmektedir.
SAHNE 15 – CAFE BUGÜN – GÜNDÜZ
B.: (Gülmekten zor konuşarak)Tıpkı benim gibi her üç dört yudumda bir yeniden tarçın koyuyordun fincana.
SAHNE 16 – CAFE BUGÜN – GECE
B.: Fatma, projemi öğrenen ikinci kişi oldu. Beni yıllardır tanımasına rağmen ikna etmek zor oldu. Bana inandıktan sonra en az benim kadar uğraştı her plan için. İlk olarak 23 Aralık günü için benimle, apartman kapıcınızı ikna etmeye gelmesi gerekti.             
SAHNE 17 – APARTMANIN ÖNÜ GEÇMİŞ – GECE
S. kapkaranlık yoldan apartmanın merdivenine yaklaşır. Yorgun ve sıkkın görünür. Basamakların başına geldiğinde merdivenin iki yanıdaki büyük çam ağaçları birden ışıl ışıl parlamaya başlar. Üzerlerine dağıtılmış süsler de yanıp sönen ışıkların dağılmasına yardım ediyordur. S. şok, sevinç ve coşku dolu bakışlarla ağaçları daha iyi görebilmek için yola doğru yürür. B. karanlıkta arabanın içinden onun resmini çeker.
SAHNE 18 – CAFE BUGÜN – GECE
B. masada tek başına oturmaktadır. S. karşısına oturur.
B.: Başka bir planın var mıydı? Seni  buraya getirebilmeye o kadar odaklanmışım ki başka bir planın olabileceği hiç aklıma gelmedi.
S.: Eğer bu hikayeyi bırakıp gideceğimi düşünüyorsan, bir yılda benim hakkımda hiçbir şey öğrenememişsin.
B.: Daha 3 Şubattayız. Vildan Hanım’ı hatırlıyor musun? Yağmurlu bir günde, araban servisteyken seni taksisine almıştı.
S.: Hatırlamaz olur muyum, daha dün telefonla konuştuk. O günden sonra evine çay içmeye bile gittim.Sen tanıyor musun onu?
B.: Vildan Hanım’la pencerenin önündeki menekşelerin planını hazırlarken şans eseri tanıştım serada. O kadar tatlı bir kadındı ki onu seninle tanıştırmayı listeye almaya karar verdim.
Fotoğraf, S.’nin ofisinin önünde; S. taksinin açık kapısından içerideki yaşlı bir kadına keyifle birşeyler anlatmaktadır. Yaşlı kadın beyaz yapılı saçları, inci kolye ve küpesi, şık kıyafetiyle son derece asil görünmektedir.
B.:Takside anlattığı hikayeler tamamen kendisine ait. Müthiş bir kadın... Planımı dinleyip de hiç soru sormadan bana yardım eden tek kişidir Vildan Hanım. Bu arada acıktın mı? Eğer kalabileceksen biraz daha birşeyler yiyebiliriz.
S.: Harika olur ama bir şartım var. Yemekleri ben ısmarlıyorum.
SAHNE 19 – CAFE BUGÜN – GECE
Garson önlerindeki tatlı tabaklarını alırken kahkahalarla gülmektedirler.
B.: Daha 31 Mart’ta geldik. İnan bu kadar uzun süreceğini bilmiyordum. Ben memnunum halimden ama sen umarım sıkılmıyorsundur.
S.: İnan bana uzun zamandır ilk defa sıkılmaktan bu kadar uzak hissediyorum.
B.: Bu yavru kedileri hatırlıyor musun?
S.: İnanmıyorum, pudra ve yavrularını da mı sen ayarladın?
SAHNE 20 – CADDE GEÇMİŞ – GÜNDÜZ
Sabah gün doğarken B. yürüdüğü kaldırımın yanındaki çalılıkların arasından yavru kedi sesleri işitir. Ayağının altında 3 tanesi birden gözleri yarı açık bacağına tırmanmaya çalışır. Anneleri çalıların arasında dördüncünün meme emmesini bekliyordur.
SAHNE 21 – VETERİNER GEÇMİŞ – GÜNDÜZ
Yavrular muayene olurken anneleri kafesin içinden dikkatle onları izlemektedir. B. elinde bir kedi minderi alıp tezgahın üzerine bırakır.
SAHNE 22 – S.’NİN EVİNİN ÖNÜ GEÇMİŞ – GÜNDÜZ
S. sabah işe giderken ağaçların altından birden iki tane yavru fırlar. Ağacın arkasındaki minderde diğerler ikisini emziren anneyi görür. Yavruları sevdikten sonra, merdivenlerden geri çıkıp elinde birer tas su ve yemekle geri döner. Annenin minderinin yanına bırakır.
SAHNE 23 – S.’NİN EVİNİN ÖNÜ GEÇMİŞ – GECE
Yavrular büyümüştür ve birbirleriyle boğuşuyorlardır. Anneleri B.’nin aldığı minder üzerinde yatıyordur hala. Gece karanlığında kedilerin üzerine alev şavkı vuruyordur.

Uzak plandan yokuşun başından yaklaşan S. görünür. Alevlerin ışığı onu da aydınlatmaktadır. Caddenin ortasında büyük bir ateşin önünde bir düzine kadar çocuk heyecanla koşturmaktadır. Uzaktan sesleri işitilir.
1.ÇOCUK: B. Ağabey, bak şu odunu da atsak olur mu?
B.: Biraz bekle ateş zayıflayınca atarız.
2.ÇOCUK: S. Abla geliyor. S. Abla, sen de atlar mısın ateşten?
S.: Atlarım tabi. Tut bakalım şunu.
S. çantasını çocuğa uzatır, üzerindeki şık kıyafetlere rağmen ateşin üzerinden atlar. Kenarda, karanlıkta kalan kapüşonlu biri onun fotoğrafını çeker ve uzaklaşır.  
SAHNE 24 – AVM CAFE’NİN ÖNÜ GEÇMİŞ – GECE              
B. üzerinde bir t-shirt’le elinde telefon cafe’nin içine bakmaktadır. Telefonu çalar.
B.: Neredesiniz? Oturuyor hala, hadi çabuk olun.
SAHNE 25 – AVM CAFE’NİN İÇİ GEÇMİŞ – GECE              
S. elinde kitabı bir rahat bir koltukta oturmaktadır. Önündeki sehpadaki kahvesine uzanırken kapıdan 5-6 kişilik bir grup girer. Yakınındaki iki yuvarlak masayı birleştirerek otururlar. Birinin elinde bir pasta kutusu vardır.
1. GENÇ KADIN: Beyler siz içecekleri ayarlayın, biz masayı hazırlarız. Plastik tabak, çatal istemeyi de unutmayın.
SAHNE 26 – AVM CAFE’NİN İÇİ GEÇMİŞ – GECE
Bütün grup masanın etrafında dizilmiş, üzerinde mumlar yanan pastaya bakmaktadır.
                        KORO: İyiki doğdun B....
Şarkıyla beraber B. mumları üfler, alkışlar, tebrikler... Genç kadınlardan diğeri tabağa profiterollü pastadan bir dilim koyar. S.’nin yanına doğru uzaklaşır. B. başıyla arkadaşına gitmesini söyler. Daha önce metroda gördüğümüz genç adam hafif uzaklaşıp S.ye sırtı dönük bir koltuğa oturur.
2.GENÇ KADIN: Gürültümüzle sizin kitap   keyfinizi de bozduk kusura bakmayın.
S.: Aşkolsun, olur mu öyle şey.
2.GENÇ KADIN: Size pasta getirdim.
S.: Zahmet etmeseydiniz.
2.GENÇ KADIN: Aaa, bir odada profiterollü pasta varsa bundan kimse mahrum edilmemeli.
S.: Evet, ben de bayılırım. Çok teşekkür ederim. Arkadaşınıza da nice mutlu yaşlar dilediğimi iletin.
2.GENÇ KADIN: O mu? Pastasını yedi kaçtı o. Uçağı varmış ona yetişecek. Ama konuşunca iletirim. İyi akşamlar!
Diğer genç adam telefonunun fotoğraf ekranını ters çevirerek oturduğu yerden S.’nin fotoğrafını çeker. Ekranın köşesinde 26/05/12 tarihi görülmektedir.
SAHNE 26 – S.’NİN EVİNİN ÖNÜ GEÇMİŞ – GÜNDÜZ
S. yazlık ofis kıyafetleriyle apartman kapısından çıkar. Erken saat olmasına rağmen güneş yükselmiştir. S. merdivenden inip iyice büyüyen kedilerden birinin başını okşayarak yokuş yukarı yürümeye başlar. Biraz ilerde yetmişli yaşlarda bir çift el ele, adamın diğer elinde bastonu yürümektedirler. S.’nin sıcaktan bunalmış yüzünde, onları gördüğü anda ince bir tebessümle parlar. Yanlarından geçtikten sonra da sık sık dönüp onları izlemektedir.
SAHNE 27 – S.’NİN EVİNİN ÖNÜ GEÇMİŞ – GÜNDÜZ  
B. yaşlı çiftin yanında durmaktadır. Meraklı gözlerle yaşlı adama bakıp, cevap bekler bir hali vardır.
YAŞLI KADIN: Halini gören çocuk evini istedi sanar. Beş dakika elimi tutacaksın altı üstü. 55 yıllık kocam değil misin? Elimden tutmazsan şuradan şuraya gitmem.
YAŞLI ADAM: Yahu hanım bu yaştan sonra...
YAŞLI KADIN: Neymiş bu yaştan sonra? Tutacaksın elbet. Sen merak etme evladım. S. hanım kızım uzaklaşana kadar tutarım elini kızgın yağ dökse bırakmam.

SAHNE 28 – CAFE BUGÜN – GECE
S.: Onlar çok tatlıydı, bayılmıştım ben onlara hala hatırlıyorum.
B.: Osman Amca’yla Esma Teyze, senden 3 blok aşağıda oturuyorlar. Esma Teyze numaramı almıştı, geçen hafta aradı. “Ne yaptın, tanışabildin mi güzel kızımızla?” diye sordu. Onlar seni tanıyorlardı.
S.: Utandım resmen, adımı bile biliyorlarmış. Sen benim komşularımı benden iyi tanıyorsun.
SAHNE 29 – S.’NİN EVİNİN ÖNÜ GEÇMİŞ – GÜNDÜZ
S. üzerinde trençkotu bulutlu bir sabah işe doğru yürümektedir. Yolun kenarında ağaçlardan dökülmüş yaprakların arasında bir cam misket görür. Eğilip alır ve etrafına bakınır. Avucunda sıkarak yürümeye devam eder. Bir kaç adım sonra bir misket daha görür. Onun için de eğildiğinde yere daha dikkatli bakmaya başlar. Birer metre aralıkla 7-8 bilye bulur. Dikkatle yere bakarken, yaprakların özenle temizlendiği bir yerde tebeşirle sek sek karelerinin çizilmiş olduğunu görür. Yüzünde şaşkınlıkla karışık çocuksu bir neşe görülmektedir. Karşı kaldırımda B. 2 yaşlarında bir kız çocuğunun elinden tutarak onu izlemektedir. Kendi haline gülerek hızlanarak yoluna devam eder.   
SAHNE 30 – S.’NİN EVİNİN ÖNÜ GEÇMİŞ – GÜNDÜZ
Aynı kız çocuğu üzerinde beyaz montu ve beyaz beresiyle, işe yürüyen S.’ye doğru yaklaşır. S.’nin üzerinde kalın kabanı vardır ve kaşkolu boynuna dolanmıştır. S. şaşkın şakın kıza bakarken elindeki fotoğrafı ona uzatır ve geriye dönüp onu bekleyen servisin muavinine doğru koşar. S. kıza hayran hayran bakarken birden gördüğüne inanamayan bir ifadeyle elindeki resme kilitlenir.

Resimde bir masa üzerine yayılmış onlarca fotoğrafta zor da olsa S.’nin yüzü seçilmektedir.

Servis uzaklaşırken, çocuğu oraya bıraktığı belli olan takım elbiseli, şık bir genç adam yüzü görülmeden bekleyen bir taksiye binerek uzaklaşır.Fotoğrafın arkasında bir yazı vardır:
BU FOTOĞRAFIN BİR HİKAYESİ VAR. FATMA GÖREN’İ ARAMANIZ GEREKİYOR.   
SAHNE 31 – CAFE BUGÜN – GECE                           
S.’nin elindeki fotoğrafın aynısından defterin son sayfasında da yapıştırılmıştır. İkisi de bir süre sessiz kalır.
B.: 52 Perşembe günü çekilmiş 52 tane fotoğraf. Bu defter sana bu yılki doğumgünü hediyem.
S.’nin gözleri dolar. Elini B.’nin elinin üzerine koyar.B. su yeşili kadife kaplı defterin kapağını kapatarak S.’ye uzatır. Kapakta gümüş rengi baskıyla bir yazı görünür.

PERŞEMBELERİ SEVEN KIZ

-SON-



Senin için neler mi yapmak istedim? Çoğu sadece hayal olabilir ama içimden geçtiği için bil istedim. Hayali kahramanıma kurduğum hayalleri yaptırıp kağıda dökmek benim yapabileceğim...

Mayıs geldi. Bir sürü senaryoya başlayıp siliyorum sürekli. Aklıma öyle çok fikir geliyor ki birisine yazmaya başlayıp devamını başkasıyla getiriyorum ve hiçbir şeye benzemiyor yazdıklarım. Pazartesileri spora başladım yine gelen yazı bahane edip, ama göbeğimde değişen birşey yok. Çünkü spor diye bir piyano hocasına gidiyorum. Sözüm ona daha yazamadığım senaryo ile çekilmiş bir kısa filmimin bir sahnesinde benim çaldığım piyano duyulacak. Perşembe günleri uykusuzum, çünkü Çarşamba geceleri sen uyuduktan sonra kulaklığı takıp klavyede pratik yapıyorum geç saate kadar. Haziranda trekkinge gideceğim diye tutturdum. Bir haftasonu yalnız bıraktım seni ama Aklımdan geçen en uçuk plan için bir araştırma gezisi yapmam gerekiyordu. Ağustos sonunda tamamlandı senaryo. O ay paramız neden erken bitti biliyor musun? Güzel sanatlardan bulduğum bir kızla, bir çocuğa filmde oynaması için biraz para vermem gerekti. Diğer oyuncular neyse ama başroldekiler bari biraz kotarsınlar diye işi. “Perfect Day”in bir kaç notasını çalıp kaydetmeyi başardım sonunda piyanoda. Sonra 9 Kasım Cumartesi günü yine trekkinge gideceğimi söyledim sana. Sen beni Çanakkale’de sanırken ben uçakla Süphan Dağı’na gittim. İstanbul yirmi dereceyken on dereceydi oralar. Süphan’dan bir demet çiçek topladım senin için. Lokman hekimin ölümsüzlüğün ilacını bulmak için peşine düştüğü, sarp kayalıklardaki çiçekler gibi zahmetle hazırlansın istedim bu seneki çiçeğin. 16 Kasım gecesi gözlerinden uyku akarken lafa tuttum seni. Gece yarısını bulunca içeri gittim ve bir kadife kutu getirdim önüne. İçini açınca minik kır çiçekleri ve altında bir DVD.  

Hayalden bir hediyeyi kabul eder misin? İyi ki doğdun sevgilim...