18 Mart 2013 Pazartesi

Sahtekâr Fotoğraflar


Tamam itiraf ediyoruz. Burada ya da instagramda paylaştığımız, arada mesaj ile gönderdiğimiz  fotoğrafların bir çoğu yaptığımız anlık hilelerin eseri. ‘Fotoğraf dediğiniz zaten anlık bir şey değil mi?’ Tamam öyle ama kendi fotoğraflarınızı düşünün. Arkadaşlarınızla yemekte yüzünüzde kocaman bir gülümseme fotoğraf çekilirsiniz. Çünkü keyiflisinizdir. Tamam hep öyle olmak zorunda değil, iş yerinde çok stresli bir günde bir arkadaşınız fotoğrafınızı çekerken yine gülümsersiniz. Yalnız ne kadar stresli de olsa fotoğraf çekiminden sonraki 2 dakika en azından o anın hatrına yüzünüzdeki tebessümü korursunuz.


Takip ettiğim kişilerin yayınladığı çocuklarının resimlerine bakınca bazen düşünüyorum ‘biz değil miyiz bu çocukların huysuzluklarından, kolik sancılarından, ağlama krizlerinden, terrible two sendromundan şikayet eden? Bu çocukarın hepsi şen, insanın içini ısıtıyorlar gülüşleriyle’ diye. Tabi ki biliyorum hepimiz aynı hileyi yapıyoruz. Çünkü kuzularımızın o şen şarkılar söylediği, en güzel kahkahaları attığı, dans edip alkış yaptığı, korkusunu yenip bir kedinin başına elini koyduğu, kimseyi rahatsız etmeden pür dikkat kitabını okuduğu, pencerenin önüne konan kuşa çığlıklarla eşlik ettiği, yeni tanıştığı arkadaşıyla elele tutuşup oyun oynadığı, hediye alınmış yeni oyuncağıyla aşk yaşadığı vs. o tarifsiz anlarda ya telefonun şarjı biter, fotoğraf makinesinin hafızası dolar, bazen ikisi de kayıplara karışır ya da en kötüsü siz o anın büyüsüne kapılıp ‘kaydı unutursunuz’. 


Anne babaların en büyük kabusu o andan sonra başlar işte. Yaklaşık bir dakika kadar sonra, makinelerden biri çekime hazır hale geldiğinde yalnız saniyeler önce zihninize kazınmış sahneyi yeniden kurmaya çalışırsınız. Ama o kadar zordur ki bu iş. Ancak bin türlü yaptığınız şebekliklerle bir anlık bir gülümseme yakalarsanız şanslısınızdır. Tabi yakalayana kadar da en az on poz çekmişsinizdir. O on resimde neler mi olur? İlk ikisinde ‘neden beni tekrar buraya bıraktınız’ anlamına gelen soru dolu bir ifade, üçüncüde ‘ben sıkıldım bu oyundan, gidiyorum’ kaçışı, üçüncüsünde anne-babadan birinin onu orada tek bir güzel resim için kalmaya ikna etme çabaları, dördüncüsünde güzel bir poz vermeden kurtulamayacağını anlayan kuzunun çaresizliği, beşincide herkesin çok beğendiği instagramda bol bol beğeni alan fotoğrafımız, altıncıda ‘acaba daha iyisini yakalar mıyım’ diye düşünen açgözlü fotoğrafçının nafile çabaları, yedincide magazin eklerinin meşhur ‘ne çekiyon kardeşim’ pozu, sekizincide sadece burun ve gözlerin sığacağı kadar yakın plan bir çekim ve dokuzla onda ortamdan kaçarak uzaklaşan modelin flu silueti... Gördüğünüz, beğendiğiniz, yorumlar bıraktığınız fotoğrafların çoğu o beşinci pozdur işte. Ne yapalım bu da bizim hilemiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder