14 Mart 2013 Perşembe

Ebeveynlere Karışmayın!



Bu sıkıntı çoğumuzun ortak sorunu biliyorum. Herkes çocuğunuzla ilgi bir çok şeyi sizden daha iyi biliyor. Duru'yla beni parkta 2 dakika gören bir büyükanne, ya da yan apartmanımızın kapıcısı benim baba olarak yaptığım tüm yanlışları o 2 dakika içinde tespit edip  sıralamaya başlıyorlar. 

Torununu parka getiren büyükanne Duru'yu ağzında emzikle görünce "Ay bizimki şaşırdı tabi, hiç emzikle tanışmadığı için garipsedi çocuk. Emzik konuşmasını geciktirir ama, haberiniz olsun." diye basit bir "merhaba" ya da "iyi günler"in yerine geçecek kalabalık bir sözcük öbeğiyle tanıştı bizimle. Tabi Duru'nun emziği sadece uykuya geçerken kullandığını, benim niyetimin parka gelmek değil kuzumu açık havada uyutmak olduğunu ama uyumak istemeyince rotayı parka çevirdiğimi ve emziğin ağzında kaldığını bilmiyordu. Bilemezdi de. Tek yapması gereken bizi tanımadığı için benim işime karışmamaktı ama olmadı, beceremedi. O kadarla da kalamazdı elbette. Duru'nun parkta en sevdiği oyuncak olan dönerli kaydıraktan inmesinden pek hoşlanmadı. "Ay o tehlikeli, ben hayatta indiremem. Babası mısınız siz?" Bu sondaki soru iyice bomba değil mi? Daha fazla tahammülüm kalmadı ve kuzum ve emziğimizi alıp evimize döndük.

Bir başka baba-kız park keyfine geldik. Yan bloğun kapıcısı ve eşinin Duru ile çok yakın yaşta bir erkek bebekleri var. Duru'nun mahalle arkadaşlarından biri. Onu ve babasını parkta görünce Duru'da ben de çok sevindik önce. Parkın tadı arkadaşla daha güzel çıkar elbette. Ama yine benim sabrımın sınanacağı varmış onu hesaba katmamıştık. Hem Duru hem de arkadaşı yaklaşık bir metre yüksekliğindeki bir duvarın üzerinde bir nevi denge oyunu oynuyorlar. Biraz önceki büyükannenin tehlikeli diyeceği türden bir oyun yani. Ben Duru'nun 2 adım yanında duruyorum, tutmuyorum ama müdahaleye hazırım. Komşumuz ise ilerideki banklarda oturmuş arkadaşlarıyla kahve içiyor. Çocuk birden düştü ve kafasını yandaki duvara çarptı. Basit bir düşüş değil anlattığım, kafasında kapüşonu olmasa bir kaç dikiş atılması garanti. Duru'yu aşağıya indirip çocuğa doğru hamle yapıyorum "Ağabey bırak düşe kalka büyüyecek." İnanın buraya kadar anlattıklarım benim sabrımın sınandığı yerler değil. O onun babası. Adam haklı olabilir. Çocuğun düşüp canının yanması ve bir daha o yükseklikte oynamaması gerektiğini kendisi anlaması gerekiyordur belki. (Bu arada Duru 19, arkadaşı 15 aylık) Beni asıl çıldırtan muhabbetler bu noktada başlıyor. 

"Yaa sen de bırak çocuğu böyle dibinde gezme, bırak çocukluğunu yaşasın." Birazdan çocuklar kaydırağa yöneldiler. İkisi de döner kaydırağa geçti ama oturmayı beceremiyorlar. Daha önce de yaptığım gibi yukarı çıktım ve Duru'nun oturmasına yardım ettim. Çünkü biliyorum, Duru düzgün oturup kayarsa aşağıda yardıma ihtiyaç duymadan kendi iner ve tekrar yanıma çıkabilir. "Ağabey sen neden çıkıyorsun ki oraya. Sen aşağıda dur onu karşıla. Onlar kendileri becersinler yukarıyı." Bunu söylediği sırada kaydıraktan baş aşağı yuvarlanır gibi kayan oğlunu tuttu ve elindeki üçü bir arada kahveden verdi. "Bırakacaksın kahve de içecek ağabey. İçmedi mi sizinki hiç?" Alerji falan demesem kendi içtiği kahveden Duru'ya da ikram edecek. Birazdan oğlu yukarıdaki demir bir levhaya elini sıkıştırıp ağlamaya başlayınca da benden çocuğun elini sıkıştığı yerden kurtarmamı istedi. Ben yukarda olmasam kös kös çıkacak yani eli mahkum. 

Üstüne basarak söylüyorum, sinirlendiğim şeyler oğluna kahve içirmesi, 2,5 metre yüksekliğinde kaydırakta çocuğu bırakıp koyu bir sohbete dalması falan değil. Neden benim işime karışıyor?  Nasıl oluyor da beni, kızımı ve annesini  hiç tanımayan insanlar bizi yargılayabiliyor?

Neyse bende böyleyim işte. Yerinde "karışmayın benim işime" diyemem, sonra kendi kendime homurdanırım. Bu yazıyı da benim homurtum sayılsın.   



      

3 yorum:

  1. gulmeden edemedim bariscim :).Sadece cocuk ile ilgili degil bu konu malesef. Genelde herkesin senin hayatin, kararlarin, yaptigin is ve dahi hobilerinle ilgili sormasan dahi fikirleri ve verecek akillari var. Saka gibi ama oyle. Yari maraton kosacagim dedigimde teyzem, maraton kosacagina tenis oyna, arakadas da edinirsin demisti :). Hadi o teyzem, iyi kotu ustumde hakki var ama yoldan gecen inslarin kendilerinde senin secimlerinle ilgili fikir beyan etme hakki gormeleri hakikaten sasirtici. Heralde en iyisi, boyle seyleri duymamaya calismak, ters ciktigin zaman adin "yabani" oluyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Meriç bildiğin delilik bu. Çok ciddi söylüyorum insanların eline bir kumanda versem kendi hayatlarını bırakıp 7*24 tüm hayatımı yönetebilirler. Daha sabah 8.00 , uyandığımdan beri giydiğim kıyafetten, arabamın park yerine; ettiğim kahvaltıdan kulaklıkla müzik dinlememe kadar her konuda fikir beyanı ile karşı karşıya bırakıldım. Biraz daha böyle devam ederse bahsettiğin "yabani"ye dönüşmem işten bile değil :)

      Sil
  2. Bir babanın sessiz çığlığı! Anne içinde hamilelik dönemi kabus gibidir herkes kendi doğrusunu söler. arkana bakmadan kaçmak istersin:)

    YanıtlaSil