28 Şubat 2012 Salı

Ateşle İlk İmtihan

“Anne... Nefes alamıyorum; başım, bütün eklem yerlerim uyuşmuş durumda. Hareket edemiyorum. Bu oda benim odamdan daha mı dar, tavanı mı alçak? Anne bana yardım et, nefes alamıyorum. Işık… Çok fazla ışık açmayın n’olur bu sefer. Kafama bastırma baba… O şeyi sokma kulağıma. Kulağım acıyor, kulağımı acıtıyorsunuz…”
“39,9 derece olmuş… Daha fitili koyalı dört saat oldu. Tekrar koysak zararı olur mu?”
“Önce soğuk suya soksak, ateşi düşürmek lazım hızlıca… Suyu 35 dereceye ayarlıyorum …”
“Anne üşüyorum, neden bana bunu yapıyorsunuz? Baba dökme o suyu lütfen…”
“Tamam, kuzum n’olur sakin ol. Geçecek birazdan. Ateşin düşecek, rahatlayacaksın. Lütfen bağırma bebeğim. Geçecek, geçecek,…”
“38,5’e düştü.”

Selcan son 3 gündür toplasanız 4-5 saat ancak uyumuştur. Geceleri sürekli ateşini kontrol ediyor, yükseldiği anlarda soğuk kompres uyguluyor, gözünü bir an ayırmıyor kızımızdan. Ben daha dayanıksızım. Saat başı alarm kurup kalkmaya çalışıyorum.

Anneannesi bizdeydi neyse ki ilk gece. Eskilerin bir sözünü söyledi: “Çocuğumun hasta olduğuna değil huyu değiştiğine yanarım”. Duru annesinden bir an bile ayrılmak istemiyor. Uyumak dâhil her şey onun kucağında olacak. 2 dakikalığına bizim kucağımıza verse isyan kopuyor. Başka bir problemde biberonla hiçbir şey almaması… En sevdiği rezeneyi bile reddediyor. Doktorun bize verdiği, mama içine karıştırmamız gereken ilacı da veremedik bu yüzden. Çare olur diye hastaneye serum taktırmaya gittik ama oradaki doktor, durumun o kadar kötü olmadığını söyleyince biraz rahatladık. Anne sütü mucize yaratmıştı.

Şimdi biraz daha düzelme evresine geçtik sanırım. Biliyoruz çocuk dediğin hastalıklarla büyüyecek, bu yaşadıklarımız her anne babanın başına geliyor ama bizi en çok üzen şeylerden biri bebeğimizin daha derdini 1-2 kelimeyle de olsa anlatamadan bu eziyeti yaşaması. Gözündeki o bakışla, bizden çaresiz yardım beklemesi…

2 yorum: