Selcan’la birlikte gittiğimiz ilk doktor kontrolü akşamı evdeki 3. odanın kapısında durup hayaller kurmaya başladık.
Bu oda eski dolap –ya da diğer ismiyle giyinme soyunma – odası... Bizden önceki ev sahibi evin en aydınlık odasını sağlı sollu tavana kadar dolaplarla kaplatmış. Odayı dolaplar olmadan hayal etmek zordu tabi. Ama dedim ya kızımla (o zaman sadece ‘bebeğim’di) ilk defa tanışmıştım ve o durumda banyonuzu bile Disneyland gibi hayal edebilirsiniz.
İnci Tunçel’in Levent’teki mağazasına girince bembeyaz mobilyalarına vurulduk. Favorimiz olan “Bulut” modelinden yatak, 3 kapaklı dolap ve şifonyerden oluşan takımı ısmarladık. Ablamın tavsiyesine uyup kızımız büyüyünce kendi zevkine göre odasını seçmek ister diye yatağı büyütülebilen modellerden almadık.Sevdiğimiz başka bir şey bu takımı tamamlaması için yine İnci Tunçel’den aldığımız beşik oldu. Bunu ilk dönem kendi yatak odamıza da rahatça koyabildik tekerleri sayesinde.Casa’dan açılıp tek kişilik yatak olabilen emzirme amaçlı aldığımız şeker pembesi koltukla mobilyalarımızı tamamladık.
Duvar kağıdımız Tartine et Chocolat’tan... Beyaz üzerine pembe balerin babetleri; tütüler; biraz “Şeker Kız Candy’i” biraz “Judy ve Uzun Bacak”taki Judy’i biraz da Japon animelerindeki çekik gözlü kız çocuklarını anımsatan balerinlerinden oluşan desenleriyle duvarlarımızı süslüyor artık…
Annesi şimdiden kızına tütüler giydireceği günlerin hayallerini kuruyor. Bunlar bir yana… Bebek odasını bebek odası yapan en önemli şey ‘bebek kokusu’ymuş. Kullandığımız deterjanlara hiç benzemeyen mis gibi sabun tozu kokusunun, süt kokusuna karıştığı koku… O koku yerleştikten sonra odaya geri kalanlar teferruat oluyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder