“Tatil Sabahı” yazısının konusu olan bayram tatili için bir plan yapabilir miyiz diye düşündük durduk uzun süre. Kuzumuzun uyku düzeni yeni yeni oturuyordu ve babasının işyerinden taşıdığı üst solunum yolu enfeksiyonu ile savaşalı daha birkaç gün olmuştu. Bir yandan da aynı evin içinde geçirilen günler özellikle annemizi çok bunaltmıştı. Hem biz değil miydik ‘bizim gibi gezenti bir çiftin kızı da sever gezmeyi, kangurusuna koyar her yeri birlikte keşfederiz’ diyen…
Bir yerlere gitmek istesek de bu ilk sefer için kafamızdaki kurallar çok sınırlayıcıydı… Bütçemiz sınırsız değil, bayram fiyatları havalarda uçuşan yerler tercih edemeyiz. Olumsuz durumda 1-2 saatte evimize dönebilmek gibi bir fikirde var aklımızda. (daha çok pimpirikliği ile ünlü babanın aklında) Odaların ısıtmasının iyi olması ve bebek kabul etmeleri tartışmasız maddeler zaten…
Beykoz’da daha önce kaldığımız Saklıköy geldi aklımıza. Gözümüzü kararttık 4 günlük bayram tatilinin 2 günü için rezervasyonumuzu yaptırdık. Hadi bakalım başlasın macera… “Çocukla seyahat” tecrübesizliğini bayram sabahı hissetmeye başladık tabi. ‘Sadece 2 gün kalacağımız otel için eşya hazırlamak nedir ki’ düşüncesiyle bütün bu hazırlıkları son güne bıraktık ve ilk duvara tosladık. Kendi eşyalarımızı toplamız işin hikâye kısmı. Duru hanımda öyle değil ki… Banyo küveti, havluları, yorganı-battaniyesi, biberonları, emzikleri, emzik askıları, 4 mevsime uygun kıyafetleri, gaz ilacı, rezene çayı… ve daha bir sürü irili ufaklı eşyası ile bu son dakikacılığımız konusunda bizi bir güzel tarumar etti. İşte o an bir bayram mucizesi (Şu lafımı cübbeli duysa beni kızgın şişle kovalar… Yazar Türkçe çeviride ‘christmas miracle’a gönderme yapıyor) gerçekleşti. Bakıcımız Zema bir gün önce cep telefonunu bizde unutmuştu ve onu almaya geldi. Onun o 1-2 saatlik varlığı bile hayat kurtardı resmen…
Bebekli araba seyahatinin en komik enstantanelerinden biri araba bagajı düzeni. Planlı ve disiplinli bir çalışma istiyor. Hem azami eşya sığdırıp hem de Jenga gibi alttan çıkarmak istediğiniz herhangi bir parçanın üst kısmı çok etkilememesine dikkat etmek zorundasınız. Bagajınız bebeğinizin malzemelerine yettiyse şanslısınız. Şoför yanı da anne ve babanın eşyalarına tahsis ediliyor ve dışarıdan ev taşıyormuş gibi bir görüntü verilerek 2 günlük tatilimiz başlıyor.
Otele varır varmaz doğru bir otel seçtiğimizi anladık. Çocukla gidecek yer seçiminde doğru ya da yanlış karar verdiğinizi anlamak en fazla 5 dakika alıyor. Yanlış tercihte çevrenizden size ve bebeğinize korku dolu ‘eyvah bebek ağlaması mı dinleyeceğiz’ bakışları fırlatılıyor, doğru tercihte ise parktaki otomobil sayısına eşit miktarda puset geziniyor çevrenizde. Mesela Pazar günleri sabah kahvaltısı için İstinye Park House Cafe’ye gidin ne demek istediğimi anlarsınız. Pazar sabahı evin azmanı tarafından erkenden uyandırılan aileler ile dolup taşıyor. Tüm İstinye Park’ta in cin top oynarken burada masa kapma yarışı…
Otelde uzun zaman sonra gün batımı keyfi yaptık sonbahar yapraklarıyla kaplı çimlerin üzerine atılmış şezlonglarda. Ama asıl sınav akşam başlayacak. Akşam rutinimiz olan banyo-beslenme-uyku ve sonrasında bizim akşam yemeğimizi nasıl organize edeceğiz?
Duru hayatındaki ilk oksijen çarpmasının etkisiyle tahminimizden kolay uyudu. Ama bizi en çok korkutan soruna –akşam yemeğine- çare bulamadık. Kameramız yemek salonundan çekmedi ve bizde yemek dâhil bütün geceyi odamızda en az ses çıkaracak şekilde geçirmek zorunda kaldık. Gündüzleri güzel geçirdiğimiz tatilin ikinci gecesi de birincisinin kopyası olacağını düşünerek akşamüzerine doğru evimize döndük.
Başarısız bir tatil görüntüsü çiziyor olabilir ama kızımızla ilk çıktığımız Pazar kahvaltısında da günün çoğunu emzirme odasında geçirmiş ve cümle âlemin alay konusu olmuştuk. Şimdi her Pazar kızımız neredeyse kendi hazırlanacak dışarı çıkmak için… Bu gezi de bizim için bir adımdı ve arkası kesilmemesini planlıyoruz.Şimdiden bir sonraki tatil planını yapmaya başladık bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder