Uzun zaman gecmesi gerekti bu yaziyi yazmaya baslayabilmem icin...
Tikandim kaldim...
Onu yeterince güzel anlatamazsam diye korktum once...ya biseyleri atlarsam, unutursam?
Bu aksam Duru ile yanyana uyumak icin yataga girdigimizde seninle tipki ben 4 yasindayken yaptigimiz gibi el fenerini alip yorgani kafamizin ustune kadar cektik... Kikir kikir gülerken ona güzel hikayeler anlattim, isik oyunlariyla aydede ve yildiz yaptik...
Yildizlardan biri senden anneannem... sana el salladik ve eeen kocamanindan opucuk gonderdik...
Ulasti mi sana?
Dedeme kavustugun icin huzurluyum ama sultanim seni coook ozledim...
Her cuma elimde valizimle size gelip dedemi divana gonderdigimiz aksamlari ve saatlerce bana masal anlatmani...
Hayat ve burda dergilerini kirpip kirpip oyuncak yapmami ve senin gikini cikarmamani...
Pazar gunleri ritueli banyo saatinde beni sicak suyla yikamaktan pembo gibi cikarmani...
Evinin misafirlerle dolup tasmasini ve senin sen kahkahalarini...
Dedemin de oldugu, tum ailenin ayni masa etrafinda toplandigi mercimekli as & kadayifin oldugu pazar gunu aile yemeklerimizi...
Her daim bakimli, hayat dolu, en onemlisi de ask dolu halini...
Tanidigim en guclu kadindin Münevver Sultanim...
Senin bana anlattigin guzel hikayelerini soz ben de Duruya anlatacagim...
Senden bahsedince yuzu aydinlaniyor Durunun ve sana koparip getirdigi sari papatyayi senin ne kadar sevdigini soylüyor...
Insan hic mi degismez anneannem...anne yarim...
2 an var aklimda...
Birincisi:Ben, dedem ve sen
Ikincisi:Duru ve sen...
Bebeğimizi haber aldığımızda ilk tepkimiz "Eee biz kendimiz daha çocuğuz" oldu!:))Bu blogda 2 çocuğun 1 bebeği bekleme ve sonrasında birlikte büyüme deneyimlerini anlatacağız. Hem annenin hem de babanın gözünden bu macerayı yazacağız. Bebek büyüten tüm çocuklara!!
25 Kasım 2014 Salı
7 Mayıs 2014 Çarşamba
Çocuk Şarkıları
Bizim
gibilerin çocuğu olmak da zor. Kitapçıya gireriz, doğru çocuk kitapları
reyonuna... Duru en cafcaflı, prensesli, hediyeli kitapları dergileri alır
elbette eline. Ama biz sorumlu bir anne baba olarak her kitabın içini açıp; aman içindeki
yazılar çok olmasın, korku gibi şeylerden çok söz etmesin, kötü örnek olmasın
gibi gaddar bir kalite kontrolden geçiririz tabi ki. Çocuk illa
seçecekse de bizim ön elemeden geçirdiğimiz kitaplar arasından seçebilir ancak.
İş müziğe
gelince de farklı olacak değiliz. Annem bir şarkı soruyor Duru’ya, cevap hemen bizden
geliyor: “anne biz öyle piyasa müzikler dinletmiyoruz”. Anneannesi alışveriş
merkezinde diğer çocuklarla gangnam style
yaptırıyor. Bizimki daha önce görmediğinden sopa yutmuş gibi... Bildiğin
3 yaşında bir çocuk için en kabus ve sıkıcı ebeveyn modeliyiz. Ne yapsak etsek
diye düşünmeye başladık. Malum memlekette bir “uzlaşma” lafı yürüdü gidiyor,
biz de bir “orta yol” bulmalıyız şu müzik işine, eh gelsin yeni listeler. Biliyoruz
herşey youtube’ta var (bugünler de o da yasaklı ya, açılmadığı her gün
birilerinin kulaklarını çınlatıyorum) ama amaç sadece audio hazırlamak, çünkü
iPad’i ya da laptop’u Duru’nun önüne bırakırsak iş amacından sapıyor. Bir gün
Pepee izleyecek diye bıraktıktan 15 dakika sonra yavru fil avlayan aslan sürüsü
videosuyla karşılaştım ki ben bile fena oldum.
Birinci
liste çocuk şarkıları. Bunların pek çok versiyonları var internette, o yüzden
beğendiğiniz bir kanal bulursanız diğerlerini de oradan indirin. Yoksa ben Ali
Baba’nın Azeri aksanlısına da rastladım, kaş yaparken göz çıkarmamak lazım elbet.
ÇOCUK
ŞARKILARI
|
|
1
|
Küçük Kurbağa
|
2
|
Baltalar Elimizde
|
3
|
Arı Vız Vız Vız
|
4
|
Mini Mini Bir Kuş
|
5
|
Öğretmenim
|
6
|
Bir Küçücük Aslancık Varmış
|
7
|
Daha Dün Annemizin
|
8
|
Say Bak
|
9
|
Kardan Adam Yapalım
|
10
|
Kırmızı Balık
|
11
|
Köpeğim Hav Hav Der
|
12
|
Küçük Örümcek
|
13
|
Pazara Gidelim
|
14
|
Ali Babanın Çiftliği
|
Duru
doğduğundan beri uyku müziği haricinde en çok dinlediği ve dans ettiği şarkı
Duman’ın ‘Senden Daha Güzel’i. Artık kendi de gün aşırı kudurması geldiğinde yanımıza
koşup ‘Duman Şarkı, Duman Şarkı’ diye istekte bulunuyor. Tüm ev halkının bu
dansa katılma zorunluluğu olduğu için mahalleye rezil olmayalım diye tüm
panjurlar kapanıyor ve Kaan’ın içli sesine headbang’le eşlik ederek eğleniyoruz.
Bir şarkıyla ömür geçmez, çocuk şarkıları da her gün çekilmez; Pepee desteğini
hiç eksik etmiyor müzik konusunda ama biz yine de bu işin ustalarından destek alalım dedik ve
kişisel fikrim en doğru tercihi yaptık:
BARIŞ
MANÇO
|
|
1
|
Arkadaşım Eşşek
|
2
|
Anlıyorsun Değil mi?
|
3
|
Hal Hal
|
4
|
Nane Limon Kabuğu
|
5
|
Halil İbrahim Sofrasına
|
6
|
İşte Hendek İşte Deve
|
7
|
Bugün Bayram
|
8
|
Domates Biber Patlıcan
|
9
|
Sarı Çizmeli Mehmet Ağa
|
10
|
Süper Babaanne
|
11
|
Ayı
|
Bu şarkıları yeniden dinlemek bize de çok iyi geldi. Çocuğunun senin küçüklüğünde oynadığın oyuncaklar oynaması gibi... Ustadan yola çıkarak bunlar dışında bağıra çağıra söylediğimiz şarkılara kafa yorup başka liste daha hazırladık:
DURU
İÇİN TOPLAMA
|
||
1
|
Baba Bir Masal Anlat Bana
|
Yeni Türkü
|
2
|
Güneye Giderken
|
Bulutsuzluk Özlemi
|
3
|
Bahar
|
Candan Erçetin
|
4
|
Nar Çiçeği
|
Candan Erçetin
|
5
|
Düşler Sokağı
|
Ezginin Günlüğü
|
6
|
Ebruli
|
Ezginin Günlüğü
|
7
|
Ankara'dan Abim Geldi
|
Grup Gündoğarken
|
8
|
Hele Bir' Gel
|
Pinhani
|
9
|
Ele Güne Karşı
|
MFÖ
|
10
|
Sevmek Zamanı
|
Oya-Bora
|
11
|
Karanfil
|
Yeni Türkü
|
12
|
Telli Turna
|
Yeni Türkü
|
Tamam biz de biliyoruz bir-iki sene içinde öyle ‘uzlaşı’ lafları falan yalan olacak. ‘Yatcaz Kalkcaz’, ‘Giderli Şarkılar’ falan ne tür saçmalık varsa eve dolacak ama henüz kontrol (az da olsa) bizim elimizdeyken direnmek iyidir.
5 Mayıs 2014 Pazartesi
Üstümüzden Rota Virüsü Geçti
Haftalar sonra 'artık kurtulduk ortakulak iltihabından, kuzucuk başlasın okuluna' derken cumartesi sabaha karşı 5 gibi Selcan uyandırdı beni. Duru bir saat kadar önce uyanıp yanımıza gelmek istemiş, aramızda uyuyordu, daha doğrusu ben öyle sanıyordum. "Barış Duru nefes alamıyor, boğazına bir şey takıldı" cümlesinin şokuyla uyandım, daha ışığı bile açmadan parmağımı boğazına kadar soktum takılan şeyi çıkarmak için. Olmayınca bacaklarından tutup ters çevirdim hemen. Midesindeki her şeyi yatağa boşalttı o anda. Onun öğürtüsünü boğulma sanıp çocuğa eziyet ederek başladık yani sabaha. Sabah 07.30'da hastaneye gidene kadar her 15 dakikada bir kusmaya devam etti Duru.
İlk olarak Gayrettepe Florence Nightingale'in aciline gittik. Bu hastanede neden 'acil' bölümü var hiç anlamıyorum. 3-4 defa başıma geldiği için rahatlıkla anlatacağım: Sizi öncelikle bir acil doktoru karşılıyor ve şikayetleri soruyor. Eğer bildiğiniz kan kaybından gidici falan değilseniz size acil durumda olmadığınıza dair bir belge imzalatılıyor. Bu şekilde 'acilden giriş yapan hastaya ücretsiz bakma" işinden yırtıyorlar. Daha sonra bu doktor ilgili bölümün hekimini çağırıyor ve siz yaklaşık yarım saat boyunca acil servisin yatağında hiç müdahale edilmeden bekliyorsunuz. Bu blogu bu amaçla kullandığım için kötü hissediyorum ama keşke bu hastanenin yöneticileri bir gün Amerikan Hastanesinin acilinden giriş yapsalar ve gelen insanlara nasıl davranılması gerektiğini görüp kendi personellerini bir eğitimden geçirseler. Kızımızın doğduğu hastaneden soğuttular bizi.
Amerikan'da serum takıldı ve kusma derdinden kurtulduk neyse. Tam reçetemizi alıp çıkıyorduk ki bu sefer ishal başladı. Dışkı örneğinin sonucu evdeyken maille geldi. Aşı olduğu halde Rota vardı Duru'da... Evde bir gün kadar direnmeye çalıştık ama bol sıvı alması gerekirken, boğazından hiçbir şey geçmiyordu. İshal tahammül edilemez duruma geldi ve sıvı kaybıyla da birleşip kusmadan da ishalden de beter pişik derdi başladı. Hava kararmaya yakında ateş... Yeniden Amerikan'ın acilinde aldık soluğu. 2 gecelik serum serüvenimiz başladı. Önce babaanne, hemen arkasından anneanne desteğe geldi. Rota virüsünün bir ilacı yok. Kusuyorsa mide ilacı veriyorlar, ishalse reflor ve ateş için ateş düşürücüler. Onun haricinde sadece sıvı veriliyor ve vücudun virüsü kendi kendine atması bekleniyor.
İki gün sonunda Duru baya toplanmış, ama halsiz eve döndü. Tam büyük anneler ne zaman dönsek planları yaparken bende ishal ve ateş başladı. Bu sefer ben annemle acilin yolunu tutum. Bende de rota vardı ve 3 günlük raporla eve döndüm. Annem 2 gün bekledikten sonra uçak biletini aldı, uçağa bineceği sabah onda da bulantı ve ishal başladı. İzmir'e döndüğü gibi bir hafta da o yatağa serildi. Anneanne de ondan 2 gün sonra acilde serum yiyenler listesine girdi.
Bu kadar kötü haberin sonunu güzel getireyim bari. Çok yıpratıcı geçen günlerin bize en büyük faydası pişikler yüzünden altına bez bağlatmak istemeyen Duru'nun 2 ileri bir geri giden tuvalet eğitimi büyük aşama kaydetti. Üç yaşına bezsiz ve sapasağlam gireceğiz inşallah!
10 Mart 2014 Pazartesi
NASIL HİSSEDİYORSUN (Kukla Tiyatrosu)
Emre:
Merhaba, hoşgeldiniz!
Can: Hoşgeldiniz!
Emre: Nasılsın
Can?
Can: İyiyim, Emre sen nasılsın?
Emre: Ben de iyiyim. Kendini nasıl
hissediyorsun bugün?
Can: Nasıl mı hissediyorum? Bilmem, iyiyim
işte.
Emre: Yani MUTLU musun, ÜZGÜN müsün,
YORGUN musun? Mesela, ben Duru, Selcan ve seninle birlikte olduğum için hem çok
mutluyum hem de yeni oyunumuz için çok heyecanlıyım.
Can: Ben de yeni oyunumuzu
bilmediğim için çok meraklıyım.
Emre:
Harika, demek ki nasıl hissediyorsun
sorusuna verebileceğimzi bir cevap da bu, MERAKLI. Bu gün oynayacağımız oyun da
bu. Nasıl Hissediyorsun?
Can: Çok güzelmiş, peki nasıl oynayacağız.
Emre: Önce sizin için hazırladığım küçük
kartlardakı kızın nasıl hissettiğini tahmin etmeye çalışacaksınız. Hazır
mısınız?
Can: Hazırız!
Emre: Başlıyorum. Bu resimde bu kız nasıl
hissediyor?
Can: Gülüyor. Sanırım bu resim de bu kız
MUTLU.
Emre: Evet doğru Can. Neden mutlu olabilir
sence?
Can: Mesela anneannesiyle dedesi onu görmeye
geldiği için mutlu olabilir.
Emre: Çok güzel Can. Bu mutlu olmak için güzel
bir neden. 2. karta geçiyorum. Sence bu fotoğrafta kız nasıl hissediyor?
Can: Bu fotoğrafta hiç gülmüyor. Sanırım
burada bu kız üzgün.
Emre: Haklısın Can. Bu fotoğrafta bu kız ÜZGÜN
görünüyor. Neden üzgün olabilir?
Can: Belki çok sevdiği bir oyuncağı çalışmıyordur.
Emre: Evet, bu gerçekten üzülmek için yeterli
bir sebep. Onu tekrar mutlu etmek için ne yapabiliriz?
Can: Onunla
kendi oyuncaklarımızı paylaşabiliriz ya da belki birlikte resim yaparız. O
zaman mutlu hissedebilir.
Emre: Çok
güzel cevap verdin Can. Bakalım bu kartı bilecek misin?
Can: Bence
bu kız çok şaşırmış.
Emre: Harika, bunu da bildin. Bu kız çok
ŞAŞIRMIŞ. Onu ne bu kadar şaşırtmış olabilir.
Can: Belki sabah uyanınca pencereden dışarı
bakmıştır ve her yer bembeyaz karla kaplıdır.
Emre: Gerçekten öyle olsa ben de çok
şaşırırdım. Öyle değil mi Duru sabah bir de bakmışsın tüm yollar karla kaplı,
sen de şaşırırsın değil mi?
Duru: Evet!
Emre: Sıradaki
kartı bilebilecek misin bakalım Can.
Can: Bu kızın gözleri kapanıyor, bence çok
yorulmuş.
Emre: Yine bildin Can. Evet, bu fotoğrafta bu
kız çok Yorgun. Ne zaman böyle yorgun hissederiz?
Can: Akşam yemeğimizi yiyip, oyun
oynadıktan sonra böyle yorgun hissederim ben. Sonra da güzelce banyomu yapar,
kitap okur ve uyurum.
Emre: Öyleyse
diğer karta geçiyorum. Bu kartta kız nasıl hissediyor?
Can: Gözlerini kocaman kocaman açmış. Bence
bu kartta bu kız çok meraklı.
Emre: Haklısın Can. Neyi bu kadar merak etmiş
olabilir.
Can:
Postacının eve getirdiği paketten
ne çıkacağını merak etmiş olabilir.
Emre: Hahaha güzel buldun Can. Son iki kartım
kaldı, hazır mısın?
Can: Bu çok kolaymış. Bu kartta bu kız çok
kızgın ve sinirli.
Emre: Peki neden bu kadar sinirlenmiş sence?
Can: Başka bir çocuk oyuncaklarını almış
olabilir.
Emre: Evet, bu çocu çocuğu sinirlendirir.
Can: Bence hiç sinirlenmesin. Nasıl olsa o
oyuncak onun ve diğer çocuk bir süre oynadıktan sonra geri verecektir. Onun
oyunu bitene kadar kendine yeni bir oyun bulması en güzel çözüm bence.
Emre: Bugüne kadar bu oyunda senin kadar
başarılısını görmemiştim Can. Son soruyu da bilirsen oyunu tamamlamış
olacaksın. Bu da son kart.
Can: Bu fotoğrafta bu kız çok heyecanlı.
Emre: Onu ne bu kadar heyecanlandırmış olabilir
Can?
Can: Annesine aldığı hediyenin paketi açılırken heyecanlanmış olabilir.
Emre: Harikasın Can! Haydi hep beraber Can’ı
alkışlıyoruz. Ne dersiniz nasıl hissediyorsun oyununu Barış’la da oynayalım mı?
Can: Evet, evet oynayalım. Barış! Barış!
Barış:
Efendim, beni mi çağırdınız?
Emre: Evet Barış, bizimle bir oyun oynamak
ister misin?
Barış: Tabi, çok isterim. Nasıl oynayacağız?
Emre: Ben sana bazı durumlar söyleyeceğim, sen
o durumda nasıl hissettiğini bize söylemeden yüzünle göstereceksin. Başlıyorum.
Diyelim ki saklambaç oynuyorsunuz ve bir kapının arkasına saklandın. Selcan
seni ararken saklandığın odaya girdi. Nasıl hissedersin?
(Heyecanlı
bir ifade)
Can: Heyecanlı, heyecanlı.
Emre: Diyelim ki Duru senin için yaptığı resmi
sana hediye etti.
(Mutlu
bir ifade)
Can:
Şimdi de çok mutlu!
Emre: Birisi kalemle kitabını boyuyor.
(Sinirli
bir ifade)
Can: Ooo, çok kızmış.
Emre: Ding dong kapı çalınıyor ama kim geldi
bilmiyorsun?
(Meraklı
bir ifade)
Can: Şimdi de meraklı.
Emre: Elindeki balon kaçmış uçuyor.
(Üzgün
bir ifade)
Can: Üzülmüş...
Emre: İşte çalışıyorsun, bir de bakmışsın Duru
ve Selcan gelmiş.
(Şaşkın
bir ifade)
Can: Çok şaşırmış.
Emre: Bütün alışveriş poşetlerini eve kadar
taşımışsın.
(Yorgun
bir ifade)
Can: Şimdi de çok yorgun.
Emre:
Hahaha, harikasınız. Siz ne dersiniz
sevgili seyirciler, bugünkü oyunumuzu beğendiniz mi?
Duru: Evet!
Emre: Biz de çok eğlendik. Öyleyse bir sonraki
oyunda görüşmek üzere!
Can: Hoşçakalın!19 Şubat 2014 Çarşamba
Duru’yla İlk Sinema Keyfi
Biz iki
animasyon delisi, her gördüğümüz animasyon fragmanında iç geçirerek ‘ne zaman’ diye
soruyorduk epeydir. Aman, şu sağlıklı beslenme muhabbetlerini bir
günlüğüne geride bıraksak, büyük boy patlamış mısırı versek eline yarım saatte
olsa kocaman bir perdeye dalıp gitse o aleme? Evde Brave, Toy Story, Nemo, Ice Age,
Up ile ufak ufak antrenmanlara başlamıştık zaten.
Frozen’ın
(Karlar Ülkesi) fragmanını önümüze geldi bir gün. Kraliçe var, prenses var, kar
var, kardanadam var... Artık bu bir mesaj olmalı diye düşündük haliyle. Ama bu
sefer başka bir korku baş gösterdi. Üç boyutluya nasıl tepki verir acaba? Hani
yarım saat zaten iyi ihtimal diyoruz ama işin içine gözlük falan girince o
yarım saat 15 dakikaya da inebilir. Şunun iki boyutlusunu bulalım diye bekledik
bir süre.
Sonra 4
Şubat akşamı saat 16.15’te kendimizi şans eseri üç boyutlu gösterim yapan bir
salonun gişesinde bulduk. “Ne kaybederiz ki” dedik, aldık en kocamanından patlamış
mısırı, gözlüklerimizi ve girdik salona. Acemilik tabi, tam saatinde girince
uzun uzun reklam filmi izleyip zaten kısıtlı olan odaklanma süresinin bir
kısmını burada harcadık diye düşündük. Olsun tecrübe işte, bir dahaki sefer
yapmayız...
Filmin öncesinde Duru’nun bayıldığı Mickey Mouse ve Minnie’nin kısa bir filmi vardı. O bitip de filmin kendisi başlayınca kısa süreli de olsa fare’nin devamını bekleyen kızımızı teselli etmekle uğraştık. Ama müzikler, karakterler ve konusuyla gerçekten güzel bir ilk film seçmişiz. Arada biraz Kar Canavarından korkup annesinin kucağına kaçtı ama onun haricinde kusursuz bir ilk yarı geçirdik. Bu beklentimizin çok üzerinde ama film de sardı, acaba sonuna kadar sabreder mi kuzu diye kıvranıyoruz. Kar Canavarı yüzünden bir iki dakika kalmakla gitmek arasında kaldı Duru, ama kalmak ağır bastı. İlkinden daha güzel bir ikinci yarı izleyerek bitiş jeneriğini gördük. Fimin kendisini beğenmek bir yana bize aynı Disneyland gibi bir ters köşe daha yaparak ilk uzun metraj filmini bitiren kızımız sayesinde keyfimiz bir başkaydı tabi.
9 Şubat 2014 Pazar
AİLE AĞACI (Kukla Tiyatrosu)
Emre: Merhaba,
merhaba hoşgeldiniz.
Can: Hoşgeldiniz.
Emre: Ben
Emre.
Can: Ben
de Can.
Emre: Biz
artık sizleri de tanıyoruz. Hoşgeldin Duru! Hoşgeldin Selcan!
Selcan, Duru: Hoşbulduk!
Can: Bugün yeni bir oyun oynayacak
mıyız Emre?
Emre: Bugün AİLE
AĞACI oyununu oynayacağız beraber. Ailelerimizi anlatacağız birbirimize. Mesela
senin kuzenin var mı hiç Can?
Can: Hım, biz seninle kuzen sayılırız.
Emre: Yanılıyorsun
Can. Biz seninle parkta oynarken tanışıp arkadaş olduk. Kuzen olmamız için
annem ya da babamdan birinin senin annen ya da babanla kardeş olması gerekir.
Seyircilerimizden kuzeni olan var mı?
Duru: Ben!
Emre: Senin
kuzeninin adı ne?
Duru: Sarp.
Emre: Çok güzel Duru. Akrabalarımızı öğrenmenin en güzel yollarından
biri aile ağacı hazırlamak.
Can: Aile ağacı ne Emre?
Emre: Ailemizin en geniş halini
gösterdiğimiz; büyükleri ağacın en üstünde, yaşı küçük olanları da altlarda
gösterdiğimiz bir resimdir aile ağacı. Onun sayesinde tüm ailemizi daha kolay
tanırız. İstersen bir tane hazırlayalım sen de görmüş olursun.
Can: Harika! Çok güzel olur.
Emre: Kim bizimle aile ağacını
hazırlamak ister?
Duru: Ben isterim!
Emre: Çok güzel. O zaman Duru’nun
aile ağacını hazırlayalım bakalım. İşte ağacımız burada. Duru ağacımıza yapıştırmak
için ailenin fotoğrafları var mı?
Selcan: Ben herkesin fotoğrafını
hazırlamıştım daha önce. Bakın burada!
Emre: Çok
güzel. O zaman başlıyorum sormaya. Duru senin annenin babası senin neyin oluyor?
Duru, Selcan: Dedesi,
Ramazan Dedesi.
Emre: Bu
fotoğraflardan hangisi Ramazan Dede’nin?
Duru: Bu!
Emre: Aferin Duru! Şimdi Ramazan
Dede’nin fotoğrafını annenle birlikte ağacın yüksek bir yerine yapıştırın
bakalım. Tamam, annenin babası Ramazan Dede, annenin annesi kim?
Duru,
Selcan: Anneanne!
Emre: Evet, doğru! Şimdi de
anneannenin fotoğrafını Ramazan Dede’ninkinin yanına yapıştırır mısın lütfen.
Duru, Selcan: Bitti.
Emre: Harika! Duru, senin annenin
kardeşi var mı?
Duru, Selcan: Evet,
var.
Emre: O kim?
Duru, Selcan: Dayı, Yiğit Dayı.
Can: Onun anne ve babası kim?
Emre: Kardeşlerin anne ve babaları
aynı olur Can. Ramazan Dede ve Anneanne Yiğit Dayı’nın da babası ve annesi.
Can: Ne güzel, çok kolaymış!
Emre: Duru, şimdi Yiğit Dayı’nın fotoğrafını
da Anneanne ve Ramazan Dede’ninkilerin altına yapıştıralım.
Duru, Selcan: Bitti!
Emre: Şimdi sıra geldi babaya.
Babanın babası kim Duru?
Duru, Selcan: Dede;
Kadir Dede.
Emre: Çok güzel.
Kadir Dede’nin fotoğrafını yine ağacın yüksek bir yerine yapıştırır mısın
lütfen. Babanın babası Kadir Dede, babanın annesi kim?
Duru: Babaanne!
Emre: Evet, doğru!
Şimdi de babaannenin fotoğrafını Kadir Dede’ninkinin yanına yapıştırır mısın
lütfen.
Duru, Selcan:Bitti.
Emre: Harika! Duru, senin babanın
kardeşi var mı?
Duru: ...
Can: İstersen babana
sorabilirsin. Haydi onu çağıralım. Barış, Barış!
Barış: Beni mi çağırdınız?
Can: Evet seni çağırdık. Barış
senin kardeşin var mı?
Barış: Evet benim kardeşim var.
Benden büyük olduğu için o benim Ablam. Adı da Bahar.
Can: Senin ablan Duru’nun nesi
oluyor Barış?
Barış: Benim ablam Duru’nun Halası
oluyor. Bahar Halası.
Can: Bahar Hala’nın annesi ve
babası kim?
Emre: Unuttun mu Can? Barış ve
Bahar kardeş oldukları için anne ve babaları aynı. Bahar Hala’nın da baba ve
annesi Kadir Dede ve Babaanne.
Can: Doğru, doğru haklısın!
Emre: Duru Bahar Hala’nın
fotoğrafını bulabilir misin?
Duru: Burada!
Emre: Onları da Kadir Baba ve
Babaannenin fotoğrafların altına yapıştırır mısın lütfen. Çok güzel! Sana bir
şey daha soracağım Duru? Bahar Hala kimle evli?
Can: Evli olmak ne demek Emre?
Emre: Hım, bu soruyu nasıl
cevaplayacağımı bilmiyorum. Selcan sen bana yardım eder misin?
Selcan: Tabi ederim Emre. Evlilik iki
kişinin birbirini sevmesi ve birlikte mutlu olması ve beraber yaşamasıdır.
Mesela ben ve Barış evliyiz. Ramazan Dede ve Anneanne de evli, Kadir Dede ve
Babaanne de. Şimdi anladın mı Can?
Can: Evet anladım.
Selcan: Duru’nun Bahar Halası da Oben
Amca’sı ile evli. Bakın fotoğrafı var burada.
Emre: Ne güzel. Onun fotoğrafını da
Bahar Hala’nınkinin yanına yapıştıralım.
Duru: Bitti.
Emre: Şimdi kiminle devam etsek?
Selcan: İsterseniz Duru’nun çok sevdiği
biriyle devam edebiliriz. Bahar Hala ve Oben Amca’nın oğullarıyla. Adı da Sarp.
Can: Sarp Duru’nun nesi oluyor
öyleyse?
Selcan: Sarp Duru’nun Kuzeni.
Emre: Duru, Sarp’ın da fotoğrafını
Bahar Hala ve Oben Amca’nın fotoğraflarının altına yapıştırabilirsin. Evet
Duru, ağacımızı tamamlamak üzereyiz. Masa da kaç fotoğraf kaldı sayar mısın?
Duru: Bir, iki, üç!
Emre: Kimin bu üç fotoğraf?
Duru: Anne, baba, ben.
Emre: Çok güzel. Şimdi Bahar Hala
ile Yiğit Dayı’nın arasında kalan boşluğa anne ve babanın fotoğrafını
yapıştıralım.
Duru, Selcan: Bitti.
Emre: Bu senin
aile ağacın olduğu için en son kendi fotoğrafını yapıştıracaksın. Annenle
babanın fotoğrafının tam altına yapıştırman gerekiyor. İşte bu kadar! Bravo, tüm
alkışlar Duru’ya. Bu benim hayatımda gördüğüm en güzel Aile Ağacı oldu. Böylece
bu günkü oyunun da sonuna geldik. Bir sonraki oyunda buluşmak üzere,
hoşçakalın!
Can: Hoşçakalın!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)