28 Ekim
akşamı Duru’nun odasında toplanmış en sevdiği şarkı ‘Senden Daha Güzel’i
dinleyip dans ediyorduk neşeyle. Zema sessizce odaya girip çıktı yüzünde durgun
bir ifadeyle. Selcan onu takip etti, mutfakta konuşurlarken ağlıyordu. Duru onu
öyle görünce o da mahsunlaştı. O mahsunluk neredeyse 1,5 ay sürdü işte bizim
evde. Zema’yı o akşamdan sonra hiç görmedik. Yaklaşık 27 aylık maceramız bu
şekilde sonlanmış oldu.
Duru’nun
okulda çekilen fotoğraflarına dönüp bakınca daha açık görülüyor herşey. Hemen
hemen tüm çocuklardan daha güler yüzlü, hareketli ve hep oyunun merkezindeki
kızımızın fotoğrafları birden değişiyor. Ağlamaklı bir ifade, kucağında evden
götürdüğü bir bebeğine sıkıca sarılarak ve sınıfın bir köşesinde tek başına
oturan haline dönüyor. Büyük keyifle girdiği okul kapısına geldiği anda kıyamet
koparmaya başlıyor günlerce.
Babannesi
yardıma geldi önce, sonra anneannesi. Üzerindeki terkedilme korkusunu atamadı kaç
hafta. Yatılı bir yardımcıya geçmemiz gerektiğine karar verdik. Tüm odaların
yeri değişecekti ama pedagog Duru’nun odasına dokunmayın dedi özellikle. “Oraya
başkasını yerleştirirseniz kendisinin yerine onu koyduğunuzu düşünür”. Bir oda
boşalttık ve yeni bir ablası geldi evimize. Ağır ağır alışmaya çalışıyoruz
birbirimize.
İşin içinde
2,5 yaşında bir çocuk olunca bazı şeyleri kontrol edemiyorsunuz ve işin en zor
kısmı bu. Dünyanın en iyi insanı da gelse Duru’nun vereceği tepkiyi tahmin
etmek çok güç. ‘Cici abla’yla başlayıp, ‘sen git’e dönebiliyor bir kaç dakika
içinde. Daha üç haftadır tanıdığınız birine canınızı emanet etmek zorunda
kalıyorsunuz. Zor günler geçirdik, hala da çok atlatabildiğimiz söylenemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder