Bebeğimizi haber aldığımızda ilk tepkimiz "Eee biz kendimiz daha çocuğuz" oldu!:))Bu blogda 2 çocuğun 1 bebeği bekleme ve sonrasında birlikte büyüme deneyimlerini anlatacağız. Hem annenin hem de babanın gözünden bu macerayı yazacağız. Bebek büyüten tüm çocuklara!!
23 Temmuz 2013 Salı
Yeniden Düzeni Sağlamak
Kurallar koyuyorsunuz ( ya da koymayı planlıyorsunuz), kuralları bozuyorsunuz, yeniden eski düzene dönmeye çalışıyorsunuz...
Emziği kısıtlıyoruz... Sonra ya bir hastalık döneminde, ya da evdeki bir düzen değişikliği gibi sıkıntılı günlerde huzursuz olduğu için 'her şey üst üste gelmesin, emzik istiyorsa verelim' diyoruz ve bir de bakmışız işin ucu kaçmış sürekli "am-ma, am-ma" diye gezen biri dolanıyor evde.
2 yaşına kadar TV yasak diyorduk. Önce 5 ay öne çektik sınırı. Sonra günde max. yarım saat olan sınır aşıldıkça aşılmaya başlandı. Yine yarım saat civarında tutuyoruz ama büyük isyanlarla da boğuşmak zorunda kalıyoruz haliyle. Benden tavsiye; TV konusunda 2 yaş sınırına uymayı planlıyorsanız düğmeyi açmadan çocuğun 2 yaş sendromunu takip edin. Eğer isyan baş göstermişse TV'yi biraz daha bekletin. 2 yaş sendromunun hırçınlığıyla TV saatlerini sınırlamak gerçekten güç bir durum. 2.5-3 yaşına kadar yolu var. Tabi bu tamamen kişisel fikrim...
Kurallar sadece çocuk için değil ki... Biz kendimize koyduğumuz kurala da uyamadık. Daha hamilelik döneminde "az ve öz oyuncak" bizim için çok kritik bir mevzuydu. Evi oyuncak çöplüğü yapmamaya niyetliydik. Ama olmadı. Kendi çocukluğumuza yenildik. Duru'nun başkalarında görüp de beğendiği, ya da bizim hoşumuza giden ne varsa bekletmeden aldık getirdik eve. Bir günde ilgisinin geçtiği oyuncaklardan bile ders alamadık bir türlü.
Tatilden yeni döndük, kendimi dinlenmiş hissediyorum. Yoğun, tatilsiz, yorgun günleri geride bıraktığımıza göre yeniden kızıma konsantre olma zamanı geldi. Park, TV koltuğundan daha çekici hep çocuklar için, yol üzerindeki ağaçlardan topladığımız meyveler emziği unutturmada birebir. Evdeki fazla oyuncakların değerini bizden fazla bilecek bir çok adres var. Yeniden düzeni sağlama vakti... (bir sonraki bozuluşa kadar)
8 Temmuz 2013 Pazartesi
80 Kuşağının Çocuğu Olmak
Aslında hep
apolitik olmakla eleştirilen kuşak bizlerdik ve ne yazık ki bu eleştirileri
sonuna kadar da hakettik. Şu an Gezi Parkı’yla 68’liler dahil (ki bu bir
mucize) herkesin saygısını kazanan kuşak 90 kuşağıdır ya da en azından
seksenlerin ikinci yarısında doğanlardır. Bizler de sokaklara attık kendimizi
ama bu kendimizi savunmaya yetmez.
Son beş
yılda (öncesi de vardır ama ben şu meşhur ‘ustalık dönemi’nden söz ediyorum)
her gün uzaklaştık özgürlükten, adaletten, komşularla sıfır sorundan, gelir
eşitliğinden, bağımsız gazetecilikten ve daha bir çok şeyden. Her geçen günün
vebali –kişisel fikrim- bizim üzerimizedir. Satılan limanların, her gün artan
AVM’lerin, Haydarpaşa Garı’nın, tecavüze uğrayan çocukların, dövülen-öldürülen
kadınların acısını en çok hissetmesi gereken kuşak yine bizleriz. ‘Tüm bunlar
birikti ve Gezi Parkı bardağı taşıran damla oldu’ düşüncesi doğrudur ama tek
başına sebep değildir bence. Bunun yanında 90 kuşağı tepki verecek yaşa
gelmiştir ve üzerine düşeni yapmıştır.
Geçerli bir
bahanemiz yok değil. Darbelerle, işkencelerle, çatışmalarla kırılmış bir
kuşağın çocuklarıyız biz. Bu nedenle çok sarıp sarmalandık. Gönüllerinden geçen
Devrim, Deniz, Nazım isimlerinden
vazgeçtiler önce. Akşam sofralarında bile politika kısık sesle konuşuldu, “bunlardan
okulda en yakın arkadaşına bile bahsetme” diye tembihlendi hep. Bazı kitapları
evden çıkaramazdık, ‘okuyacaksan evde oku’ denirdi...
Hala bir
şansımız var hatamızı telafi etmek için. Üç-dört yıl önce hemen hergün evlilik davetleri
gelirken yaşıtlarımızdan, şimdi tıpkı bizim gibi anne-baba olma haberleri yağıyor
son dönemde. Eğer ki apolitikliğimizin gerekçesinin korkak yetiştirilmemiz olduğu
fikrine katılıyorsanız, bunu değiştirmek için korkusuz bir kuşak yetiştirmemiz
gerektiğinin farkında olmalısınız. İşe ‘Herkes Özgür Doğar’ kitabını çocuğumuzun
kütüphanesine eklemekle başlayabiliriz.
Okuyan, oluşturulmaya
çalışan korku imporatorluğunu takmayan, haklarından haberdar olan ve onlardan
vazgeçmeyen, sivil itaatsizliğin gücünü bilen, tepki vermekten korkmayan,
yalanla-doğruyu iyi ayıran, tüketim toplumunun bir üyesi olmak istemeyen (bu
konuda hala çok zayıfız) çocuklar yetiştirerek affettirebiliriz/affedebiliriz
kendimizi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)