8 Şubat 2012 Çarşamba

Büyükanne ve Dedeler

Nasıl bundan 1,5 yıl önce anne-baba olmak nasıl bir his hiçbir fikrimiz yoksa büyükanne ve dede psikolojisini de çözemiyoruz şu anda.         

Hayatınız boyunca alıştığınız ‘baba’ ses tonunun en şefkatli haliyle bebek sesleri çıkardığına; gözlerinin en ışıl-ışıl haline, son yıllarda yavaştan yorulmaya başladığını fark ettiğiniz bedenlerine apayrı bir enerji geldiğine şahit oluyorsunuz. Büyükannelerin sizin bile dayanamadığınız uykusuz gecelerde torunlarından ayırmadıkları gözlerindeki tarif edilemez mutluluğu hiç anlamadan izliyorsunuz. Yıllardır bilgisayarın açma-kapama düğmesini öğretemediğiniz anneniz, İzmir-İstanbul arasında özlemle geçen zamanlara çare olması için skype kullanmayı, maille gelen fotoğraflara bakmayı öğreniyor.

Ama kuzumuzla geçirdiğimiz her gün, bize bakışlarındaki 31 yıl önce kucaklarında taşıdıkları bebeğe dair izleri daha rahat fark ediyoruz. Onlarda yıllardır bıkmadan usanmadan eleştirdiğimiz, kızdığımız ve bazen de görmezden geldiğimiz huyların yavaş yavaş kendimizde de çıkmaya başladığını fark ediyoruz bir yandan. Gülüyoruz kendimize…

Ama ikimizde büyükanne/baba-torun aşkını çok çok iyi bildiğimiz için kızımızın farklı şehirlerde yaşıyor da olsak onlarla azami zaman geçirmesini istiyoruz. Biz en güzel uçurtmanın google’dan bakarak değil, dedeyle yan yana oturarak hazırlanacağına; en güzel resimlerin büyükanneyle birlikte patates baskısıyla yapılacağına; dominonun-satrancın ilk büyükbabalardan öğrenilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Bir eli büyükbabanın, bir eli büyükannenin parmaklarını tutarak Alaçatı sokaklarında salınan minik prensesten daha mutlu bir fotoğraf gelmiyor aklımıza. Şubat oldu, bahar kapıda… Hele bir şu güneş kemikleri ısıtmaya başlasın, büyükanneleri ve dedeleriyle papatya toplamaya götürelim artık Durukız’ı. Hem onlardan daha güzel papatyadan taç yapan olur mu hiç…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder